Mantık

Mantığın Tarihçesi

Aristoteles’ten önceki dönemde de mantığın var olduğunu daha önce belirtmiştik. Bu yüzden mantığın tarihçesini dört bölümde ele alabiliriz.

  1. Aristoteles öncesi mantık,
  2. Aristoteles (Klasik) Mantığı,
  3. Ortaçağda mantık,
  4. Modern mantık

Aristoteles Öncesi Mantık

Mantık çalışmaları basit de olsa ilk olarak Çin ve Hint uygarlığında görülmektedir. Çin ve Hintliler sayıları tanımlamış, sayma ve ölçme işlemlerini geliştirmişlerdir. Ayrıca Mısır ve Mezopotamya uygarlıkları kavramsal ve rasyonel düşünme ile var olanı tanımlamaya başlamışlardır.

Bu dönemde varlık doğru söz anlamına gelen “logos” ile ifade edilmeye başlandı. Yine bu dönemde evrende aranan düzen ve birlik düşüncesi Herakleitos (Heraklitos) (MÖ 535-475), Parmenides (MÖ 540-480), Anaksagoras (MÖ 500-428), Demokritos’un (MÖ 460-370) felsefeleriyle akıl bilgisi olarak deney bilgisinden ayrıldı. Zenon (MÖ 490-430) “varlığın çokluk, değişim ve hareket içinde olduğu görüşündeki mantıksal çelişkileri ortaya koyan birçok argüman öne sürdü.

Böylece Zenon mantıksal kanıtlama yöntemini felsefe tarihinde kullanması ve savunmasıyla tanınmış ve ün kazanmıştır. Sofistler ilk defa “Doğru bilgi nedir?” sorusunu sormaya başladılar. Sokrates, akılcı bir felsefi tavrı benimseyerek akılla değişmez ve gerçek varlığın doğru bilgisine varabileceğini ileri sürer. Sofistlerin göreceli doğruluk anlatımına karşı çıkan Sokrates ve İslam dünyasında Eflâtun olarak tanınan Platon (MÖ 427-347) doğrunun bir ve herkes için özdeş olduğunu söylediler.

Kavramsal düşünme ile doğruyu arayan Platon, tümdengelim akıl yürütmelerinin tümevarımdan daha kesin ve zorunlu akıl yürütmeler olduğunu ifade etti. Sofistlerle birlikte doğrunun ölçütü yeniden sorgulanmaya başlanmıştır. Doğrunun bir ve değişmez olduğu görüşü yerine insan doğrunun ölçütü oldu. İnsan doğruyu konuşma sanatı olan retorik ile dille ilişkilendirildi. Böylece dildüşünce ilişkisinde mantık ortaya çıkmış oldu.

Aristoteles Mantığı

Aristoteles Mantığı daha önce ayrıntılı olarak ele alındı. Ancak şunu belirtmek yerinde olacaktır. Aristoteles mantığın kurucusudur. Sistem ve düzen getirmiş ve sonraki mantık çalışmalarına kaynaklık etmiştir.

Ortaçağda Mantık

İslam mantıkçıları Aristoteles ve Porphyrios (Porfiryus)’un (MS. 234-305) mantık sıralamasını kabul etmiş ve kıyaslarla alakalı önemli çalışmalar yapmışlardır.

Özellikle Farabi (870-950) ve İbni Sina (980-1037) kıyas konusunu geliştirmeye çalışmışlardır. Farabi Aristoteles mantığının yanında mantık konusunda özgün açıklamalar ve çalışmalar yapmıştır. Mantık biliminin islam dünyasında tanınmasına katkılarından dolayı Fârabi’ye Aristoteles’ten sonra gelen öğretmen anlamını içeren “muallimi sani” denilmiştir.

Fârabi özellikle tanıma önem vererek tanımlanamazlara kadar çalışmalarını sürdürür. İbni Sina, Fârabi’yi takip eder. Kavram ve önermeleri inceler ve tanım konusunda ayrıntılı açıklamalarda bulunur. Ayrıca İbni Sina kıyası bir kanıtlama yöntemi olarak kabul eder.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir  Önerme Nedir?

Aristoteles’in mantığı araç ve alet bilimi olarak görmesine karşılık Fârabi ve İbni Sina mantığı bağımsız bir bilim olarak ele aldılar ve incelediler. İbni Rüşd (1126-1198) mantık ile alakalı çalışmalarında tümeller konusunu ele almıştır. Bu konuda Aristotelestçi görüşleri ön plandadır.

İbni Rüşd’e göre ruh tikellerin, akıl tümellerin ilkesidir. Ruh ve akıl böylece şekilleri kavrar. Eğer ruh ve akıl olmazsa şekiller ve formlar olamazdı. Aristoteles’in mantık ile alakalı eserleri ve islam dünyasındaki mantık çalışmalarının Arapçadan Latinceye çevrilmesiyle 12. yüzyılda batıda mantık çalışmaları yeniden başlamıştır.

Modern Mantık

Rönesansla başlayan doğa bilimlerine yöneliş ve yeni buluşlar Aristoteles’in mantığının bilimsel yöntem için yetersiz kaldığını ortaya koymaya başladı. Çünkü Aristoteles’in mantığında kanıtlama yöntemi olarak kullanılmakta olan kıyasların aslında yeni bilgi vermediği yalnızca öncüllerde gizli olanın sonuçla takrarından başka birşey olmadığı R. Descartes (Dekart) (1591-1650) tarafından ortaya konuldu.

Böylece Modern Felsefe ile birlikte Aristoteles mantığı da bilimsel yöntem olmaktan çıktı. F. Bacon (Beykın) (1561-1626) bilim ve düşünme için yeni bir yöntem önerir.

Bacon; yeni yöntemi deney ve gözlem ile birlikte tümevarım olarak ortaya koyar. Yönteme duyulan ilgi ve klasik mantığın yerini matematiğe bırakmasıyla başlayan 17 ve 18. yüzyıl mantık çalışmalarının içerikten bağımsız yalnızca biçimsel bir düşünme olması gerektiğini ortaya koydu.

G. W. Leinbniz (Leybniç) (1646-1716) mantığın doğrularının akılsal doğrular olduğunu kabul ederek mantığı içerikten soyutladı. Leibniz mantıkta önermelerin içerikten bağımsız olması gerektiğini ileri sürerek evrensel karakterlerin kullanılmasını önerdi. Böylece mantık formel ve biçimsel düşünme yöntemi olarak çeşitli mantıkçılar tarafından simgesel olarak tanımlanmaya başlandı.

Özellikle De Morgan (Dö Morgın) (1806-1876), Bool (Bol) (1815-1864) mantığı matematik benzeri simgeleştirerek modern mantığın temellerini attılar. Ayrıca G. Frege (Fıriç) (1848-1925) mantığı sembolleştirme çalışmalarında bulunmuştur. B. Russell (B. Rasıl) (1872-1970) ve A. Whitehead (Vayted) (1861-1947) 1911 yılında yazdıkları “Matematiğin İlkeleri” adlı çalışmalarıyla bugünki sembolik mantığın kurucuları olmuşlardır.

H. Reichenbach (Röşenbah) (1891-1953) olasılık mantığı üstüne çalışmalar yapmıştır. Üç değerli mantık J. Lukasiewicz (Lukasiyeviç) (1878-1956) tarafından geliştirilmiştir. A. Heyting (Hayting) (1898- 1980) çok değerli mantığı genişletmiştir.

Kaynak: (A. Kadir ÇÜÇEN, Mantık, s. 31-44, düzenlenmiştir.)

Mantık Ders Notları

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu