Girişimcilik

İşletme Türleri | İşletmelerin Hukuki Bakımdan Sınıflandırılması

Her ülkede işletmelerin kuruluşları, etkinlikleri, vergilendirilmeleri benzeri yönlerden bağlı olacakları hususlar çeşitli yasalarla düzenlenmiştir.

Ülkemizde bu yasalar; başta Türk Ticaret Kanunu (TTK) olmak üzere, Borçlar Kanunu, Kooperatifler Kanunu ve çeşitli vergi yasalarıdır. Ayrıca Sermaye Piyasası Kanunu (SPK) benzeri çeşitli yasalarımızda da işletmeleri ilgilendiren bazı hükümler vardır.

Türkiye’de hukuki şekilleri bakımından işletmeler Şekildeki tarzda sınıflandırılır.

Hukuki şekilleri bakımından Türkiye’de işletmeler
Hukuki şekilleri bakımından Türkiye’de işletmeler

a. Özel İşletmeler

Sermayesinin tamamı veya çoğunluğu özel kişi veya girişimlere ait işletmelere özel işletme adı verilir. Türkiye’de deki şekilde serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı tüm ülkelerde çok sayıda özel işletme bulunur.

Bu işletmeler, bir ya da daha çok sayıdaki gerçek ve tüzel kişinin sermayelerini çeşitli oranlarda bir araya getirmeleriyle oluşur. Hemen hemen her alanda, çeşitli düzey ve kapsamda etkinlikte bulunabilir. Örneğin bakkal dükkânı, oto tamircisi, berber, banka, fabrika veya holding birer özel kesim işletmesidir.

Özel işletmeler her düzeydeki girişimciler tarafından en çok kârı elde etmek amacıyla kurularak mal veya hizmet üretirler. Özel işletmeler dinamik yapıları, atılganlıkları, verimli çalışmaları, gelişmelere uyumları ile ülkenin ekonomik kalkınmasında büyük katkı sağlar.

Anayasa mülkiyet edinme, meslek seçme, sözleşme yapma ve rekabette bulunma haklarını tanımış ve öteki yasalarımız da (Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu vb.) belirtilen çerçevede işletme kurmayı serbest bırakmıştır.

Yasalarımız, özel işletmelerin kurulmasını ve işletilmesini güvence altına alıp onu korurken, işletmeye de pek çok görev yüklemiştir. Bu nedenle işletme kurup işleten girişimciler; işletmelerini yasaların çizdiği sınırlar içinde işletmeli, her zaman yasalara saygılı davranmalı, hükümlerine uymalıdır.

Sigortasız işçi çalıştıran ya da vergisini eksik ödeme benzeri yanlış yolları seçenler, kendilerine işletme kurma hakkını veren yasaları istismar etmiş ve toplumsal düzeni bozmuş olurlar

Kanunlarımız özel işletme kurmayı serbest bırakmıştır.
Kanunlarımız özel işletme kurmayı serbest bırakmıştır.

Özel İşletmelerin Temel Özellikleri

Gerçek veya tüzel kişilerce kurulan, hakları ve sorumlulukları yasalarla güvence altına alınan özel işletmelerin bazı temel özellikleri vardır.

Özel işletmelerin temel özellikleri şunlardır:

1- Özel mülkiyet ve özgür teşebbüs: Özel işletmeler, dayanağını anayasadan alan özel mülkiyet haklarının tanınması ile ortaya çıkar. Gerçek ve tüzel kişilerin istedikleri kadar mal ve taşınmaza sahip olma hakkı vardır. Yine kişiler, işletme kurma konusunda tam bir özgürlüğe sahiptirler. Herkes yasalar çerçevesinde, istediği alanda girişimde bulunup işletme kurabilir.

Yasalar, kişilerin özel mülkiyet ve özgür işletme kurma haklarını garanti altına almıştır. Bu kapsamda kişiler, özgür ortamda taşınmaz edinme ve işletme kurma etkinliklerini gerçekleştirirler. Ancak bu özgürlüklerin de bazı sınırlamaları bulunur. Örneğin tütün ve haşhaş ekiminde bazı kısıtlamalar olduğu benzeri bunların işlenmesine ilişkin işletme etkinliklerinde de bir kısım yasaklamalar bulunmaktadır.

2- Kâr amacı: Serbest rekabete dayalı ekonomik sistemlerin temeli, kâr üstüne kuruludur. Özel işletme sahipleri, elde ettikleri kârın vergisini ödedikten sonra kalanını istedikleri benzeri kullanma özgürlüğüne sahiptirler. Özel işletmelerin en öncelikli amacı kârdır. Kamu işletmelerinde ise sosyal amaç ve kamu çıkarını sağlama önceliklidir.

3- Az bulunma ve fırsat maliyeti: Üretim faktörleri kıt olan kaynaklardır ve az bulunur. Girişimcilerin müşteri sayıları ve satın alma güçleri sınırlıdır. Kaynakların sınırlı olması nedeniyle girişimciler ve yöneticiler uygun ekonomik seçimi yapmakta oldukça zorlanırlar. Girişimciler, bir yatırım yapmaya karar verdiklerinde birçok yatırımdan (fırsat maliyetinden) vazgeçmek zorunda kalmaktadır.

Fırsat maliyeti; belirli üretim faktörlerinin, belirli bir amacın elde edilmesinde kullanılması sonucu, gözden çıkarılan fırsatların sağlayabileceği ölçülebilir çıkarlardır.

Örneğin elimizdeki belli bir para tutarı ile yemek yeme, alışveriş yapma veya gelecekte kullanmak için tasarruf etme seçeneklerinden birini seçebiliriz. Fakat elimizdeki bu parayı harcamakla onu başka bir şekilde kullanma olanağını kaybederiz.

Bu nedenle yapılmış olan yatırımın, vazgeçilmek zorunda kalınan yatırımlardan daha avantajlı olması şarttır. İşte bu durum fırsat maliyetini gösterir.

4- Rekabet: Özel işletmecilik; bir girişimcinin, rakibinin sahip olduğu işletmenin aynısını kurabilmesi ve başarılı olduğu takdirde de rakibinin pazarına girebilmesi temeline dayanır. Özellikle daha kaliteli ve daha uygun fiyat koşullarını meydana getiren girişimcilerin yasalar çerçevesinde rekabet etmeleri doğal bir süreçtir. Özel işletmeciliğin temeli rekabete dayanır.

Serbest rekabet, her şeyden önce varlıkların en ekonomik bir biçimde verimini sağlayan bir ilkedir. Serbest rekabet teknik olanakları artırır. Tekniğin ilerlemesiyle üretim ve varlıkların dönüşümü, işe büyük bir hız kazandırır.

5- Arz ve talep: Özel işletmecilikte her türlü ekonomik etkinlik, arz ve talep tarafından belirlenir. Serbest piyasa ekonomisinde insanlar bir malı çok isterlerse, yani o mala talep fazla olursa, söz konusu malın arzı da artar. Fiyatlar yalnızca işletme yönetimi tarafından belirlenemez.

Fiyatları belirleyen en önemli etmen piyasadır, yani taleptir. Aynı zamanda arzı belirleyen de taleptir. Çünkü bir mal, ancak talepte bulunulduğu kadar üretilip piyasaya sunulur.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir  İşletmelerin Yasal Statüsü ve Sorumlulukları

b. Kamu İşletmeleri

Sermayesinin tamamı veya büyük bir kısmı (%50’den fazlası) kamu tüzel kişilerine ait olan, kâr elde etmekten ziyade topluma hizmet etmek, ülkenin ekonomik kalkınmasını hızlandırmak, gelişmemiş veya az gelişmiş bölgelerin sosyal, kültürel ve ekonomik yönden gelişmesini sağlamak amacıyla kurulmuş işletmelere kamu işletmeleri adı verilir.

Toplumların sosyal ve ekonomik yapılarına, uyguladıkları politik sisteme bağlı olarak bu işletmelerin yerleri ve rolleri ülkeden ülkeye değişmektedir. Bununla birlikte kamu işletmeleri, özellikle kalkınmakta olan ülkelerin ekonomilerinde önemli bir konuma sahiptir.

Kamu işletmelerinin genel amacı, kâr elde etmekten çok topluma hizmet götürmek, ülke kalkınmasına katkıda bulunmak, toplumsal yaşamı geliştirmek ve özel girişimciliğe rehberlik yapmaktır.

Bu amaca ulaşmak için mali, ekonomik, sosyal ve politik nedenlerle çeşitli kamu işletmeleri kurulmuştur.

Mali ve ekonomik nedenlerle kurulan kamu işletmelerinin amacı, gelişmemiş yörelerin kalkınmasını hızlandırmak, sermaye birikimine önderlik etmek, çağdaş işletmeler kurmak, nitelikli iş gücü yetiştirmektir. Diğer bir amaç da kamu geliri sağlamaktır. Kamu işletmelerinin kuruluşunda, özel kesim işletme etkinliklerine yol gösterme ve girişimciliği teşvik işlevi de gözetilmiştir.

Sosyal nedenlerle kurulan kamu işletmelerinin amacı, sosyal bakımdan gelişmemiş yörelerin, sosyal ve kültürel yönden ilerlemesini sağlamaktır. Cumhuriyetin ve çok partili demokratik yaşama geçilmesinin ilk yıllarında kurulan kamu işletmelerinin kuruldukları yörelere okullar, hastaneler, müzeler, spor tesisleri ve tiyatrolar açılmıştır.

Bu tür kuruluşlar, o yörelerde yaşayan halkın yaşam biçiminin büyük ölçüde ve hızla değişmesine katkıda bulunmuştur. Halkın sosyal ve kültürel yaşam biçiminin değişmesi için gerekli ortamı hazırlamış ve özel girişimciliği geliştirmiştir.

Ülkemizdeki kamu işletmelerinin çoğu; kurulması ve işletilmesinin güncel politikaya alet edilmesi, gereğinden fazla ve niteliksiz personel alınması, yatırımların yenilenmemesi, verimlilik ilkelerine uyulmaması vb. nedenlerle zarar etmektedir. Aynı durum uluslararası alanda da görülmektedir.

Günümüzde devletler; ekonomik etkinliklerini azaltmak, verimliliği gerçekleştirmek ve küreselleşmeye uyum sağlamak için kamu işletmelerinin çoğunu özel girişimcilere devretmekte ve özelleştirmektedir.

Özelleştirme, serbest piyasa ekonomisinin işlerliliğini artırmak amacıyla kamuya ait ekonomik işletme ya da girişimlerin mülkiyetini devrederek tamamen veya kısmen özel işletme veya girişimlerine dönüştürmektir.

Özelleştirmenin amaçları aşağıda belirtildiği benzeri sıralanabilir:

  • Serbest piyasa ekonomisine işlerlik kazandırmak
  • Sermaye piyasasını geliştirmek
  • İstihdam sorununun çözümüne katkıda bulunmak
  • Servetin geniş kitlelere yayılmasına ortam hazırlamak
  • Yabancı sermaye girişini özendirmek
  • KİT’lerin devlet üzerindeki yükünü (kamu zararını) azaltmak
  • Rekabeti güçlendirmek
  • Maliyetleri düşürmek, verimliliği artırmak

Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Özellikleri

KİT’lerin önemli özellikleri şunlardır:

  • Yeni bir KİT’in kuruluşu, var olan bir müessese veya bağlı ortaklığın KİT’e dönüştürülmesi Bakanlar Kurulu kararıyla ekonomik nedenler gözetilerek gerçekleştirilir.
  • KİT’ler tüzel kişiliğe sahiptir. Sorumlulukları sermayeleri ile sınırlıdır.
  • KİT’lerin, yatırım ve işletme etkinlikleri plan, program ve bütçelere dayalı olarak yürütülür.
  • KİT’lere bağlı müessese ve ortaklıklar, işletmelerinde üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlarını belirlemede ilke olarak özgürdürler. Ancak bu fiyatlar, gerek görülmesi hâlinde Bakanlar Kurulunca belirlenebilir.
  • KİT’lerin zararları genel bütçeden karşılanabilir.
  • KİT’ler, müesseseler ve bağlı ortaklıklar Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun mali, yönetsel ve teknik yönden sürekli denetimi altındadır. Ayrıca isterse Cumhurbaşkanı da T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kuruluna denetleme yaptırabilmektedir.

c. Yabancı Sermayeli İşletmeler

Sermayesinin tamamı veya bir bölümü başka ülke girişimcilerine ait olan işletmelerdir. Bu işletmeler, yabancı sermaye sahipleri tarafından kurulduğu benzeri ülkedeki özel veya kamu girişimlerinin yabancı uyruklu girişimcilerle ortaklık yapmaları ile de kurulabilmektedir. Ayrıca yabancı sermaye işletmeleri, verilen izinle çok uluslu bir şirketin şubesi olarak da etkinlik gösterebilmektedir.

Uluslararası ticaret yabancı sermayeli işletme kavramını doğurmuştur
Uluslararası ticaret yabancı sermayeli işletme kavramını doğurmuştur

Ülkemizdeki yabancı sermayeli işletmelerin sayısı hızla artmaktadır. Özelleştirilen işletmelerin önemli sayılabilecek bir kısmı yabancı sermayeli işletmeler veya onların ulusal işletmelerle oluşturdukları şirketler tarafından alınmaktadır.

Türkiye’deki yabancı sermayeli işletmelere Anadolu Tasfiyehanesi AŞ (ATAŞ Rafinerisi), bazı otomobil fabrikaları, çok uluslu petrol şirketleri ve bir kısım bilişim firmaları örnek olarak gösterilebilir.

Türkiye’de, yabancı sermayeli işletmelerin kuruluşu ile alakalı yasal düzenlemelerin birbirinden çok farklı olması, değişik yapıdaki yabancı sermayeli işletmelerin kurulmasına yol açmıştır.

Bu işletmeler, Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu, Petrol Kanunu, Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu ve uluslararası anlaşmalara göre etkinlik göstermektedir.

Özellikle 1980 sonrası verilen teşvikler sonucunda ülkemize gelen yabancı sermaye tutarında artış olmuştur. Fransa, Hollanda, İsviçre, Almanya, ABD, Japonya ve Güney Kore kökenli girişimciler, yabancı sermaye getirmede önde gelmektedir.

Ülkemizle birlikte birçok ülkede etkinlikte bulunan çok uluslu işletmeler, dünya ekonomisinde giderek artan bir ağırlık ve önem kazanmaya başlamıştır. Çok uluslu şirketler bugün dünya üretiminde, uluslararası ticaretin yapılmasında, sermaye ve teknoloji akışlarında büyük bir güce sahip bulunmakta ve tüm dünyayı etkileyerek küreselleşmeye katkıda bulunmaktadır.

Girişimcilik Ders Notları

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu