İslam Bilim Tarihi

İslam Dünyasında Astronomi Alanındaki Gelişmeler

İslam bilim insanları özellikle X. yüzyılda yaptıkları çalışmalarla astronomi biliminin gelişimine katkı sağlamışlardır.

X. yüzyılda İslam dünyasında astronomi alanında tartışılan konulardan biri ekliptik eğimin sabit mi yoksa değişken mi olduğudur. İbrâhim b. Sinan b. Sâbit (öl. 946) ekliptik eğimin sabit olmadığı görüşünü benimsemiştir. Dünya’nın kendi ekseninde dönüp dönmediği konusu da IX. yüzyılın sonlarından itibaren tartışılmaya başlanmıştır. Dünya’nın döndüğü düşüncesi, X. yüzyılın sonlarına doğru Ahmet b. Muhammed Es-Siczî (öl.1024) tarafından savunulmuştur. Dünya’nın döndüğü tezini ilk savunanın Galileo (1564-1642) olduğu bilinse de bu tezi ilk öne süren Muhammed es-Sizcî olmuştur. Muhammed es Siczî, Dünya’nın döndüğü prensibine dayanarak kayık biçiminde bir usturlap (el-Usturlâb ez-Zevrakî) yapmıştır. Es-Siczî çalışmalarında Hermes, Batlamyus ve Dorotheus’in (Dorothis) eserleri ile kendi dönemine ait eserleri temel almış ve buna şahsi yorumlarını da ekleyerek bir astrolojik tablo hazırlamıştır. Muhammed es-Siczî’nin en önemli çalışması Risâle fi’ş şekli’l katta’dır. Eser iki yardımcı önermeyle (lemma) başlar ve bu önermelere bağlı olarak on iki teorem verilir.

Es-Siczî'nin kayık biçiminde yaptığı usturlabın temsilî modeli, İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, İstanbul
Es-Siczî’nin kayık biçiminde yaptığı usturlabın temsilî modeli, İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, İstanbul

Es-Siczî ile aynı dönemde yaşayan Abdurrahmân es-Sûfî (903-986), sabit yıldızlar astronomisi konusundaki temel eseri Kitâbü Suveri’l kevâkibi’s sabite’yi kaleme almıştır. Es-Sûfî bu eserinde, Hipparchos (Hiparkas) ve Ptoleme (Tolim) tarafından gerçekleştirilmiş ön çalışmaları geniş ölçüde revizyona tabi tutmuş ve güncelleştirmiştir. Abdurrahmân es-Sûfî modern çağa tesir eden üç büyük astronomi âliminden biridir.

Abdurrahmân es-Sûfî'nin Kitâbü Suveri'l-kevâkibi'ssâbite adlı eserinden burçlarla ilgili iki çizim
Abdurrahmân es-Sûfî’nin Kitâbü Suveri’l-kevâkibi’ssâbite adlı eserinden burçlarla ilgili iki çizim
Es-Sûfî'nin Kitâbü Suveri'l-kevâkibi's-sâbite isimli eserinden Yay Takımyıldızı
Es-Sûfî’nin Kitâbü Suveri’l-kevâkibi’s-sâbite isimli eserinden Yay Takımyıldızı
Es-Sûfî'nin küresinden yararlanılarak yapılmış temsilî bir gök küre
Es-Sûfî’nin küresinden yararlanılarak yapılmış temsilî bir gök küre

Batı bilim dünyasında Azophi, İlbermosofim, Jeber Mosphim, Abuhassin gibi adlarla tanınmaktadır. Batlamyus’tan sonra sabit yıldızların incelenmesi ve bu yıldızların kozmografik katalogunun hazırlanmasında önemli rolü olmuştur. Kitâbü Suveri’l-kevâkibi’s-sâbite (Sabit Yıldızlar Kitabı) adlı eserinde Batlamyus’un Almagest’te ele aldığı 48 yıldız takımındaki yıldızları incelemiştir. Her yıldız takımındaki bütün yıldızları tanıtmış, bunların gökyüzündeki konumları, büyüklükleri (parlaklıkları) ve renkleriyle ilgili görüşlerini ortaya koymuş ve Almagest’te geçen yıldız isimlerinin Arapça karşılıklarını vererek İslam astronomi biliminin terminolojisini meydana getirmiştir. Bu terimler daha sonraki İslam ve Batı astronomları tarafından kullanılmış ve bu terimlerden 94’ü modern astronomi literatürüne girmiştir.

Abdurrahmân es-Sûfî’nin astronomi aletlerinin geliştirilmesinde de önemli katkıları olmuştur. İbnü’l-Kıftî, es-Sûfî tarafından 1043 yılında yapıldığı rivayet edilen üç bin dirhem (10 kg kadar) ağırlığında gümüş bir gök küresinin Kahire’de bulunduğunu kaydetmiştir. Es-Sûfî, yaptığı düzenlemelerle usturlapların ölçme hassasiyetini de artırmıştır.

Dönemin diğer bir ünlü astronomu Ebû Ca’fer el-Hâzin (öl.971) icat ettiği Zîcü’s es-Safâ’ih isimli aletle gezegenlerin boylam derecelerini aritmetik hesaplamalar yapmaksızın ölçmeyi başarmıştır. Bu alet, İslam dünyasından çok Avrupa’da Äquatorium adı ile XVI. yüzyıla kadar kullanılmıştır. X. yüzyılın sonlarına doğru astronomik alanında yeni görüşler ortaya çıkmıştır. Bu görüşlerden biri ışığın kırılmasında atmosferi hesaba katan ve bu kırılmayı niteliksel olarak belirleyen anlayıştır. El-Hâzin, kendi döneminde ve kendisinden sonra matematik ve astronomi alanında otorite kabul edilmiştir. Astronomi tarihinde en yaygın ve en tanınmış araç olan usturlap, MÖ IV-II. yüzyılda Yunanlarca bilinmesine rağmen İslam dünyasında VIII-IX. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. Usturlaplar, İslamiyet’in ortaya çıkışı ve geniş bir coğrafyaya yayılması ile birlikte kıble yönünün tayini, namaz ve oruç gibi ibadetlerin vaktinin tespitinde kullanılmıştır. Yaklaşık 15 cm çapındaki büyük bir cep saatine benzeyen bu basit aletle birçok şey hesaplanabiliyordu. Usturlap hesap makinesi, pusula, zaman ölçer ya da uzaklık ölçer olarak kullanılmıştır. Bu aletin en önemli özelliği, birbirinden farklı bu dört özelliğin bir arada kullanılabilmesidir. Usturlap, Güneş’in ve belli yıldızların konumunu gösteren küçük bir el aletidir. Birçok astronomi problemi usturlabın ön yüzü kullanılarak çözülmüştür. Usturlabın ön yüzü biri sabit, diğeri bir eksen etrafında dönen iki parçadan oluşur. Sabit parçalar, belli bir enlemde gökyüzünün görüntüsünü ve zaman cetvellerini gösterir. Dönen parçalarsa gök cisimlerinin günlük hareketini gösterir. Usturlabın üzerindeki saate benzeyen ve zaman cetvelleri olarak bilinen yapılar kullanılarak ölçümün yapıldığı tarih ve saat usturlaba girilir. Böylece kusursuz bir ölçüm yapılmış olur. Güneş’in ya da yıldızın konumu aletin arkasındaki cetvel kullanılarak ölçülür. Bu işlem sırasında aletin dik tutulması gerekir. Bu nedenle usturlabın üzerinde aletin dik durmasını sağlayacak bir halka bulunur. Farklı ölçümler yapabilmesi, küçük ve kolay taşınabilir büyüklükte olması gibi özellikleri nedeni ile kullanımı kısa sürede yaygınlaşmıştır.

Ebû-Ca'fer el-Hâzin'in ekvatoryumu
Ebû-Ca’fer el-Hâzin’in ekvatoryumu

Avrupa’da Äquatorium adı ile XVI. yüzyıla kadar kullanılmıştır. X. yüzyılın sonlarına doğru astronomik alanında yeni görüşler ortaya çıkmıştır. Bu görüşlerden biri ışığın kırılmasında atmosferi hesaba katan ve bu kırılmayı niteliksel olarak belirleyen anlayıştır. El-Hâzin, kendi döneminde ve kendisinden sonra matematik ve astronomi alanında otorite kabul edilmiştir. Astronomi tarihinde en yaygın ve en tanınmış araç olan usturlap, MÖ IV-II. yüzyılda Yunanlarca bilinmesine rağmen İslam dünyasında VIII-IX. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. Usturlaplar, İslamiyet’in ortaya çıkışı ve geniş bir coğrafyaya yayılması ile birlikte kıble yönünün tayini, namaz ve oruç gibi ibadetlerin vaktinin tespitinde kullanılmıştır. Yaklaşık 15 cm çapındaki büyük bir cep saatine benzeyen bu basit aletle birçok şey hesaplanabiliyordu. Usturlap hesap makinesi, pusula, zaman ölçer ya da uzaklık ölçer olarak kullanılmıştır. Bu aletin en önemli özelliği, birbirinden farklı bu dört özelliğin bir arada kullanılabilmesidir. Usturlap, Güneş’in ve belli yıldızların konumunu gösteren küçük bir el aletidir. Birçok astronomi problemi usturlabın ön yüzü kullanılarak çözülmüştür. Usturlabın ön yüzü biri sabit, diğeri bir eksen etrafında dönen iki parçadan oluşur. Sabit parçalar, belli bir enlemde gökyüzünün görüntüsünü ve zaman cetvellerini gösterir. Dönen parçalarsa gök cisimlerinin günlük hareketini gösterir. Usturlabın üzerindeki saate benzeyen ve zaman cetvelleri olarak bilinen yapılar kullanılarak ölçümün yapıldığı tarih ve saat usturlaba girilir. Böylece kusursuz bir ölçüm yapılmış olur. Güneş’in ya da yıldızın konumu aletin arkasındaki cetvel kullanılarak ölçülür. Bu işlem sırasında aletin dik tutulması gerekir. Bu nedenle usturlabın üzerinde aletin dik durmasını sağlayacak bir halka bulunur. Farklı ölçümler yapabilmesi, küçük ve kolay taşınabilir büyüklükte olması gibi özellikleri nedeni ile kullanımı kısa sürede yaygınlaşmıştır.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir  İslamiyet ile Birlikte Ortaya Çıkan Bilimler

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu