İslam Bilim Tarihi

Beşerî ve Matematiksel Coğrafyanın Gelişimi

İslam dünyası coğrafyacıları, eski çağlardan ve farklı kültürlerden kalan coğrafya bilgilerinden yararlanmış kendi gezi, gözlem ve izlenimlerini bu bilgilerle sentezleyerek coğrafya alanında önemli eserler meydana getirmişlerdir.

Müslümanların; matematik, coğrafya, kartografya, bölgesel coğrafya ve beşerî coğrafyaya olan katkıları oldukça fazladır. İslam biliminde coğrafya ve haritacılığın oldukça ileri bir seviyede olmasının sebebi, harita yapımına temel teşkil eden bilgileri sağlayan astronomi, fiziki coğrafya, matematik ve jeodezi gibi yardımcı bilimlerin çok gelişmiş olmasıdır. Müslümanlar bu bilimler sayesinde farklı bölge ve kıtaların haritalarını çizmişlerdir.

İslam coğrafyasının temellerinin atıldığı Abbasiler Dönemi’nde IX. yüzyılın ortalarında “Irak Coğrafya Okulu”, X. yüzyılda Orta Asya’da “Belh Coğrafya Okulu” açılmıştır. Irak Coğrafya Okulu, çalışmalarını genel ve tasvirî coğrafya konularında yoğunlaştırmıştır. X. yüzyılın ilk yarısında da Horasan’da, günümüzde Belh İslam Okulu diye adlandırılan yeni bir coğrafya okulu ortaya çıkmıştır. Belh İslam Okulu, çalışmalarını İslam coğrafyası üzerine yoğunlaştırmıştır. Bu durum bölgesel coğrafyaya doğru atılan bir adım olarak kabul edilir. Irak Coğrafya Okulu ise genel ve tasvirî coğrafya alanına yoğunlaşmış, bu alanda çalışmalar yapmıştır. Belh Okulunun haritaları boylamsal değil siyasi sınırlarla belirlenir ve sadece İslam dünyasını kapsar. Bu haritalarda çeşitli menziller arasındaki mesafeler eşitlenmiştir. Çizimlerde kullanılan şekiller sadece dikeyler, yataylar, doksan derecelik açılar, daire kavisler olup gereksiz coğrafi ayrıntılardan arınıktır. Belhî ekolü haritacılarının çizimlerine dinî ve siyasi faktörlerin hakim olduğu anlaşılmaktadır. Onların yaptığı dünya haritalarında Mekke merkezî bir konumda gösterilmekte, kuzey güneyde ve güney kuzeyde yer almaktadır. Güney yarım kürede ise Afrika’nın uzantısı verimsiz bir araziyle kaplı gösterilmiştir. Makdisî, ayrıca İslam ülkesinin geometrik tarzda tasvir edilemeyeceğine inanmıştır. Belhî ekolüne mensup haritacılar bölgesel haritaları ise fiziki sınırlarını göstererek yapmışlardır. Irak Coğrafya Okulunun en önemli bilim insanı el-Mes’ûdî‘dir (896-956). El-Mes’ûdî seçkin bir tarihçi olmasının yanı sıra Orta Çağ Müslüman seyyahlarının önde gelenlerinden birisidir. Birçok eser kaleme alan el-Mes’ûdî’nin sadece Mürûcü’z-zeheb ve Me’adinü’l-cevher ile et- Tenbih ve’l-israf adlı eserleri günümüze kadar ulaşabilmiştir. El-Mes’ûdî dönemin coğrafyacılarına ait bilgileri deney ve gözlemler ışığında yeniden yorumlamıştır. Mes’udî güney yarım kürenin bilinmeyen bir kara parçası ile kaplı olduğu bilgisi hakkındaki şüphelerini ifade eden Müslüman coğrafyacılardandır. Mes’ûdî’nin coğrafya açısından en önemli sayılabilecek görüşü, belirli bir bölgenin coğrafyasının o bölgedeki insan, hayvan ve bitki örtüsünü doğrudan etkilediğine dair kanaatidir.

Mürûcü'z-zeheb, Mes'ûdî
Mürûcü’z-zeheb, Mes’ûdî
İstahrî'nin dünya haritası
İstahrî’nin dünya haritası

Belhî Bağdat’ta Filozof Kindî’den ders almış, Orta Asya’ya döndükten sonra Suverü’l-ekalîm adıyla bilinen bir coğrafya kitabı yazmış, ömrünün son dönemlerinde de İslam ülkelerinin çeşitli yerlerinin bölgesel haritalarını çizmiştir. Belhî’nin söz konusu eseri, takipçisi Makdisî tarafından el-Emsile ve Sûretu’l-Arz şeklinde adlandırılmış ancak bu eser günümüze kadar ulaşamamıştır.

İstahrî'nin Kitabü'l-Mesâlikü'l Memâlik adlı eserindeki dünya haritası
İstahrî’nin Kitabü’l-Mesâlikü’l Memâlik adlı eserindeki dünya haritası
İspanya, Afrika, Doğu Akdeniz ve İran Körfezi'ni gösteren haritalar
İspanya, Afrika, Doğu Akdeniz ve İran Körfezi’ni gösteren haritalar

Belh Coğrafya Okulunda yetişen coğrafyacılar, İslam ülkelerini iklimlere (bölgelere) ayırmışlar ve her iklimin ayrı bir haritasını çizmişlerdir. Merkezine Mekke’yi alan yuvarlak bir dünya haritası çizen Belh coğrafyacıları, Irak Coğrafya Okulunun aksine coğrafi gerçekleri Kur’an ve hadislerle açıklamışlardır. İslam ülkelerini coğrafi bölgeler esasına göre sınıflandıran ve bu bölgelerin haritalarını çizen Belh coğrafyacıları, coğrafi sınırları belirlenmiş ülke kavramını ilk defa kullanan Müslüman coğrafyacılardır. Bu okulun ilk temsilcisi el-İstahrî‘dir (öl. 957). X. yüzyılın ortalarında tamamladığı ve “el-İstahrî’nin Dünya Haritası” adını verdiği harita, Arap coğrafyasında “el-Belhi Ekolü” diye bilinen bir akım içinde yer almıştır. Hint sınırına kadar Asya’nın çoğu bölgesini ziyaret eden İstahrî, Kitabü’l-Mesâlikü’l Memâlik adlı eserinde İslam coğrafyacıları arasında kabul gören “Yedi İklim” anlayışının aksine İslam ülkelerini 20 iklime ayırmıştır.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir  İslam Bilim Tarihçiliğine Katkı Sağlayan Türk Araştırmacıları

Belh Coğrafya Okulunun ikinci önemli ismi İbn Havkal‘dır (öl.988). İbn Havkal, Kitâbü Sûretu’l-Arz (el-Mesâlik ve’l-memâlik) adlı eserini 977’de tamamlamıştır. İbn Havkal, Sûretu’l-Arz (Yeryüzü Suretleri) adlı eserini İstahrî’nin eseri üzerine bina etmiş, eserinde Afrika ve İspanya hakkında geniş bilgiler vermiştir. İslam dünyasını ve kültürünü ayrıntılı bir şekilde anlatmış, Hazar Denizi ve Maveraünnehir çevresinde yaşayan Türkler hakkında önemli bilgiler vermiştir. İbn Havkal, İslam dünyasının coğrafyasını tanımlamayı amaçlamasına rağmen İslam dışı ülkeler hakkında da hiç de azımsanamayacak derecede değerli bilgiler aktarmıştır. İbn Havkal İslam ülkelerini 22 ayrı başlık altında incelemiştir.

İbn Havkal'in el-Mesâlik ve'l-memâlik adlı eserinde Irak ile İran'ın bir bölümünü gösteren haritanın da yer aldığı iki sayfa
İbn Havkal’in el-Mesâlik ve’l-memâlik adlı eserinde Irak ile İran’ın bir bölümünü gösteren haritanın da yer aldığı iki sayfa

İbn Havkal, aralarında deniz haritaları ile bir dünya haritası da bulunan 22 adet mahallî harita yapmıştır. Havkal’a göre İstahrî’nin bazı haritaları mükemmel, bazıları ise karışık ve eksiktir. Karışık ve eksik olarak nitelendirdiği bu haritaları İstavrî’nin isteği üzerine gözden geçirmiş ve düzeltmiştir.

Belh Coğrafya Okulunun önemli temsilcilerinden birisi de Makdisî’dir (Mukaddesî, öl.1000). Makdisî, en uzakta bulunan İslam ülkelerine dahi seyahatler yapmış ve Ahsenü’t-tekasîm fî ma’rifeti’l-ekalîm adlı bir coğrafya kitabı yazmıştır. Makdisî bu eserinde astronomik coğrafyadan bahsetmiş, İslam dünyasını Arap ve Acem ülkeleri olarak ikiye ayırmış, iklimler ve coğrafi bilgiler ile o bölge insanının sosyoekonomik ve sosyokültürel yönü hakkında bilgiler vermiştir. İslam ülkelerinin gerçek şekillerinin gösterildiği ve okuyucularca daha kolay kavranabileceğine inandığı bir ülkeler haritası çizmeye çalışmıştır. Makdisî; sosyal, ekonomik ve kültürel alanlardaki çalışmaları ve kendine özgü yaklaşımıyla “erken dönem coğrafya”sını günümüzde “beşerî coğrafya” olarak adlandırılan bilim dalına çeviren kişidir.

Makdisî'nin Ahsenü't-Tekâsîm adlı eserinde Güneybatı Asya'yı gösteren harita
Makdisî’nin Ahsenü’t-Tekâsîm adlı eserinde Güneybatı Asya’yı gösteren harita
Makdisî'nin Ahsenü't-Tekâsîm adlı eserindeki dünya haritası
Makdisî’nin Ahsenü’t-Tekâsîm adlı eserindeki dünya haritası

İslam dünyasında haritacılığın oldukça ileri bir seviyede olmasının sebebi, harita yapımına temel teşkil eden bilgileri sağlayan astronomi, fiziki coğrafya, matematik ve jeodezi gibi yardımcı ilimlerin çok gelişmiş olmalarıyla açıklanabilir. Müslümanlar yıldız ve deniz yolları haritalarıyla yollarını bulabilmek için yeni bir yöntem kullanmışlar, boylamlar (meridyenler) ile enlemleri sabitleştirerek küresel kartografiyi yaratmışlardır.

Haritacılığın gelişmesinde stereografik iz düşümü tekniğinin kullanılması önemli ilerlemeler sağlamıştır. Stereografik iz düşümü tekniği matematiksel bir iz düşümü tekniğidir ve bir küre üzerindeki nesneleri düzlemde tasvir edebilmek için kullanılır. Bu teknikten, haritacılıkta stereografik iz düşümünden, temel olarak bir küre yüzeyinin (yer yüzeyi) bir düzleme (harita düzlemi) aktarılması amacıyla yararlanılır.

Bu teknikte küre biçimindeki yer, kutuplara bakan üst ve alt bölümleri açık bir silindir biçimine getirilir; daha sonra silindir açılarak düz yüzey elde edilir. Bu yöntemle hazırlanan haritalarda, doğu-batı ve kuzey-güney doğrultularının aslına oldukça sadık bir gösterimi elde edilir, ama yüksek enlemlere gidildikçe önemli sapmalar ortaya çıkar. Yerkürenin orta bölümlerinin haritasının çıkartılmasında günümüzde de Mercator izdüşümü yönteminden yararlanılmaktadır. Başka iz düşümü teknikleri de vardır.

Usturlaplarda zaman zaman farklı iz düşümü teknikleri kullanılmış olsa da en yaygın olarak stereografik iz düşümü tekniği kullanılmıştır. Bunun en önemli sebebi kürede bulunan dairelerin iz düşümü gerçekleştikten sonra da bir daire olarak kalmasıdır. Çünkü bir pergel ile daire çizmek, elips çizmekten çok daha kolaydır.

Usturlaplarda stereografik iz düşümü yöntemi tercih edilmiştir.
Usturlaplarda stereografik iz düşümü yöntemi tercih edilmiştir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu