Ekonomi Hakkında Genel Bilgiler
İnsanlar doğdukları andan itibaren yaşamaları için gerekli olan ihtiyaçları giderme çabasındadırlar. İhtiyaç, yokluk hissi ile ortaya çıkan ve karşılanma isteği uyandıran karşılanmadığında ise acı ve üzüntüye neden olan bir olgudur. Bir öteki ifadeyle ihtiyaç, bireyin yaşamını etkileyen fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik bir unsurdur.
İnsanlar için yaşamsal önem taşıyan, vazgeçmelerinin mümkün olmadığı ihtiyaçlara fizyolojik ihtiyaçlar adı verilir. Örneğin yemek, içmek, uyumak ve barınmak vazgeçilemeyecek gereksinimlerdendir. Fizyolojik ihtiyaçlara ayrıca zorunlu ihtiyaçlar adı da verilmektedir. İnsanların fizyolojik ihtiyaçlarının dışında sosyolojik ve psikolojik ihtiyaçları da vardır. Örneğin kitap okumak, sinemaya ya da tiyatroya gitmek ve bilgisayar kullanmak sosyolojik gereksinimlerdendir. Sevmek, sevilmek, bir gruba mensup olmak, şefkat vb. ihtiyaçlar ise insanların psikolojik ihtiyaçlarındandır.
Zorunlu olan ve olmayan ihtiyaçları kesin bir çizgiyle ayırmak mümkün değildir. Çünkü gereksinimlerin şiddeti insandan insana, bölgeden bölgeye hatta ülkeden ülkeye değişebilir. Bir ülkenin insanları için otomobil vazgeçilmeyen bir gereksinim kabul edilebilirken ilkel bir toplumda yaşayan insan grupları için gereksinim olmayabilir. Ekonomi biliminin temelinde de bu gereksinimlerin giderilmesi vardır. Bazı ekonomistler, çok değişik ve karmaşık olan insan ihtiyaçlarını zorunlu ve kültürel ihtiyaçlar olarak sınıflandırsalar da bilim insanı Abraham H. Maslow (Abraham H. Maslov)’un davranış ve tutumlar açısından insan ihtiyaçlarını sınıflandırması büyük oranda kabul görmüştür.
Maslow, güdüleri aşamalı bir yapı içinde görür ve insanların alt basamaktaki ihtiyaçları giderilir giderilmez üst basamaktakileri doyurmaya yöneleceklerini kabul eder.
Maslow, İhtiyaçları Kategorileri
- Fizyolojik ihtiyaçlar: Temel içgüdüsel ihtiyaçlardır. Yemek, içmek, uyumak, solumak benzeri ihtiyaçlar bu kategori için örnek olarak verilebilir.
- Güvenlik ihtiyacı: İnsanlar, can ve mal varlıklarının korunmasına gereksinim duyarlar.
- Sevgi ve aidiyet ihtiyacı: Sevme, sevilme, bir gruba mensup olma, yardımseverlik, şefkat türündeki ihtiyaçlar bu gruba örnek gösterilebilir.
- Saygı ihtiyacı: İnsanlar sevmek, sevilmek dışında kendilerine saygı duyulmasını da isterler. Tanınma, sosyal statü sahibi olma, başarı elde etme, takdir edilme benzeri ihtiyaçlara yönelirler.
- Kendini gerçekleştirme ihtiyacı: Alt kategorilerdeki ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra zorlu hedefleri başarmak, kapasitesini artırmak, yeteneklerini geliştirmek benzeri ihtiyaçlara yönelirler.
İnsanların istek ve ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan elle tutulur gözle görülür araçlara mal adı verilir. Örneğin ekmek, peynir, elbise, ayakkabı, defter, kitap vb. hepsi birer maldır. Malların insanların ihtiyaçlarını giderme özelliğine ise fayda adı verilir. Bir malın insan ihtiyaçlarını karşılama yeteneğine sahip olması veya öyle sanılması o malın faydalı olması için yeterlidir.
Eğer insan malın ihtiyacını gidereceğine inanıyor ya da öyle zannediyorsa bu mal faydalıdır. Fayda soyut bir kavramdır. Tüketiciler için bir malın faydası ne kadar çoksa o mala duyulan gereksinim şiddeti de o derece büyük olacaktır. Bu da fayda ile gereksinim arasındaki ilişkiyi açıkça ortaya koymaktadır.
Bununla birlikte alternatifi olmayan mallara duyulan gereksinim şiddeti de oldukça fazladır. Örneğin petrol dışında bir enerji kaynağının olmaması durumunda petrole duyulacak istek maksimum düzeyde olacaktır. Dolayısıyla o mala duyulan gereksinim da çok şiddetli olacaktır. O halde bir malın alternatifsizliği, fayda ve ihtiyacın şiddetini de etkileyebilmektedir.
İnsanların günlük yaşantılarını sürdürebilmeleri için harcadıkları çabanın temel nedeni, kıtlık gerçeği ile karşı karşıya kalmalarıdır. İnsan ihtiyaçları sınırsızdır; ancak bunları karşılayacak kaynakların kıt olması herkesi daha fazla çaba harcamaya zorlamaktadır.
Bu nedenle ekonomik alandaki çabaların tümü, kıtlığın baskısını azaltmaya yönelik çalışmalardır. Gelişmiş ülkelerin bile bütün ihtiyaçlarını tam olarak karşıladıklarını söylemek mümkün değildir.
Daha açık bir ifadeyle insan ihtiyaçlarını karşılama niteliğine sahip mal ve hizmetler, toplam ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktır. Kaynaklarla ihtiyaçlar arasındaki bu dengesizlik az gelişmiş ya da yoksul ülkelerde daha açık ve belirgindir.
Günlük yaşamda kıtlık, bir malın piyasada az bulunması ya da hiç bulunamaması anlamına gelir. Örneğin uygun olmayan hava koşulları nedeniyle tarım üretiminin yetersiz olması, bu ürünleri dış ülkelerden satın almak için yeterli dövizin bulunamaması gibi.
Bir malın fiziki anlamda bulunamaması veya eskisine göre daha az bulunması halk dilinde kıtlık olarak tanımlanırken, ekonomi bilimiyle uğraşanlar bu ifadeyi kolay ya da güç elde edilebilen fakat bütün insanların ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar bol olmayan mal ve hizmetler için kullanırlar. Yani istenilen malın bulunmasında herhangi bir zorluk olmasa bile belli bir fiyattan satılıyor olması, o mal ya da hizmetin kıt olması anlamına gelir.
İnsanların elde etmek için bedel ödemek zorunda oldukları, fiyatı olan her mal kıt mal sayıldığı benzeri bunlar ekonomik mallar olarak da adlandırılır.
Bütün ihtiyaçlara yetecek kadar bol olan malların bir fiyatı olmaz. Bu tür mallara ise serbest mallar adı verilir. Örneğin hava insan ihtiyacını karşılayan faydalı bir mal olmakla birlikte herkese yetecek kadar bol miktarda olduğu için fiyatı yoktur, yani serbest maldır.
Arz, üreticilerin ya da satıcıların bir mal veya hizmeti, belli bir zaman içinde (gün, hafta, ay vb.), farklı fiyatlarda farklı miktarlarını üretme ve satma konusundaki istek ve yetenekleri olarak tanımlanabilir.
Burada önemli olan mal ya da hizmeti sahibinin satmak isteği ile piyasaya getirmiş olmasıdır. Bir malın piyasaya arz edilen miktarıyla o malın fiyatı arasında doğru oranlı bir ilişki vardır.
Çünkü malın fiyatı yükseldikçe arzı artar, fiyat düştükçe ise arz azalır. Talep ise satın alma gücü ile desteklenmiş istekler olarak ifade edilebilir. Talep, malların insan ihtiyaçlarını karşılama özelliğine sahip olmasından doğar. İnsanlar ihtiyaçlarını giderme özelliğine sahip olan malları edinebilmek için istekte bulunurlar, bu istek yeterli satın alma gücü ile desteklendiğinde de talep oluşur. Talebin özünde fayda unsuru yatar çünkü fayda, malların insan ihtiyaçlarını karşılama özelliğidir. Faydayı sağlayabilmek ise ancak bir bedel ödemekle mümkündür. Bu bedele piyasa fiyatı adı verilir.
İnsanlar kıtlığın egemen olduğu bir dünyada yaşarken bunun etkisini azaltmak için sürekli bir uğraş içindedirler. Kaynakların sınırlı, gereksinimlerin ise sınırsız olması ve bu kaynakların farklı amaçlarla kullanılabilmesi, tercih yapma zorunluluğunu oluşturmaktadır. Örneğin çok şey satın almak isteyen bir kişi bütçesinin sınırlı olması durumunda bazı şeylerden fedakarlık yapmak zorunda kalacak ya da haftada iki kere sinemaya gitmek istese bunu gerçekleştirmesi ekonomik açıdan zor olacağı için ayda bir defa gitmeye razı olacaktır.
Kıt kaynakların alternatif kullanımları konusunda bir tercih yapma zorunluluğu sadece zengin ya da fakir bireyler için değil; her büyük ya da küçük işletme hatta her gelişmiş ya da az gelişmiş ülke ekonomisi için söz konusudur. Sermayesini farklı şekillerde değerlendirmek isteyen iş adamı, tarlasına ekeceği ürünün hangisi olacağına karar verecek olan çiftçi, vergi gelirlerini yatırım amaçlı mı yoksa askerî amaçlı mı kullanacağına karar vermek durumunda olan hükümet, ister istemez kıt kaynakların kullanımını etkileyen bir tercih kararı almak durumundadır.
Bu açıklamalardan sonra ekonomiyi kıt kaynakların en yüksek faydayı sağlayacak şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışan bir bilim dalı olarak tanımlamak mümkündür. Bir başka tanıma göre ise ekonomi, kıt üretim kaynaklarının toplumun bütün bireylerine adil bir biçimde dağıtması düşüncesiyle ne şekilde kullandıklarını inceleyen bir bilim dalıdır.
Ekonomi toplumsal bir bilimdir. İnsanlar; yeni ve değişik ihtiyaçlarını karşılamak ve toplumsal hayatın bir ferdi olarak yaşamak için gösterdikleri çabaların sonucunda ortaya çıkan etkinliklerin tümüne ekonomik olay adı verilir. İnsanlar yaşam boyu işte bu ekonomik olaylarla iç içedir, günlük yaşantıları da birçok ekonomik olay tarafından biçimlenir.
Örneğin çalışan her birey vergisini ödemekle yükümlüdür. Aynı zamanda ihtiyaçlarını karşılamak için harcama yapmak, geleceğini güvence altına almak içinse tasarruf yapmak zorundadır. Bunların her biri ekonomik bir olaydır.
Ekonomi biliminde üretilen mal ve hizmetlere ürün veya çıktı, bunları üretmek için kullanılmakta olan kaynaklara üretim faktörleri veya girdiler adı verilir. Başka bir deyişle; üretimi gerçekleştirebilmek için birtakım elemanların bulunması ve bunların birleştirilmesi gerekir. Üretim yapabilmek için gereksinim duyulan bu ögelere üretim faktörleri adı verilir.
Ekonomi kuramı açısından klasik üretim faktörleri; doğal kaynaklar, emek ve sermayedir. Daha sonraları girişimci de ekonomistler tarafından üretim faktörlerine eklenmiştir.
Bu faktörleri aşağıdaki şekilde açıklamak mümkündür:
1- Doğal Kaynaklar
Üretimin ikinci önemli unsuru tabiattır. Tabiat üretim için gerekli olan her türlü doğal kaynağı kapsar. Yer üstündeki akarsular, göller, ormanlar, güneş ışığı, yer altındaki madenler, gazlar, petrol, yer altı suları ve toprağın ürün verme gücü tabiat faktörünün kapsamına girer. Çoğu malın üretiminde kullanılmakta olan demir, alüminyum, krom benzeri cevherler; enerji kaynağı olarak kullanılmakta olan kömür, petrol, doğal gazlar ile ormanlardan elde edilen odun ve kereste; akarsu, göl ve denizlerden sağlanan her türlü su ürünleri ve gıda maddelerinin üzerinde yetiştiği topraklar tabiat faktörünün bize verdiği olanaklardır.
2- Emek
Ekonomik anlamda emek, faydalı bir mal ya da hizmet üretmek amacıyla yapılmış olan bütün fiziksel ve zihinsel faaliyetlerdir. Üretimin en önemli unsuru insan emeğidir. Emek beşeri bir faktördür ve üretimin olmazsa olmaz bir unsurudur, emek faktörünün katkısı olmadan üretimin olabileceğini düşünmek zordur.
3- Sermaye
Üretimin üçüncü faktörü sermayedir. İnsan yapısı olan ve üretimde emeğin verimliliğini arttıran her türlü alet, makine, tesis, bina ve malzeme bu gruba girer. Sermayenin doğal kaynaklardan farkı, sonradan yapılmış yani insanlar tarafından üretilmiş olmasıdır.
4- Girişimci
İşletmeyi kuran, mal ve hizmet üretimi veya pazarlanması için üretim faktörlerini bir araya getiren, kar amacı güden ve risklere katlanan kişiye girişimci (müteşebbis) adı verilir. Girişimci ayrıca başkalarının ihtiyaçlarını karşılayacak ürün ve hizmetlerin ortaya konulması için üretim faktörlerinin tedarikini ve bu faktörlerin üretim sürecine sokulmasını sağlayan kişidir.