Osmanlı Devleti

31 Mart Olayı – 31 Mart Vakası

İttihat ve Terakkiye karşı ülkede ciddi bir muhalefet artmıştı. Din yanlısı çevreler İttihat ve Terakki cemiyetine karşı faaliyetlere geçtiler. Derviş Vahdetin başında bulunduğu Volkan Gazetesi ve İttihad-ı Muhammedi Fırkası dinin elden gittiği ve ülkenin şeriattan uzaklaştığı propagandasına giriştiler ve bunu, özellikle askerler arasında yaymak istediler.

Meşrutiyetçilerle meşrutiyet karşıtları arasındaki sürtüşmeler, 6 Nisan 1909’da Serbesti Gazetesi yazarı Hasan Fehmi Beyin İstanbul Galata Köprüsünde öldürülmesi ile çatışmaya dönüştü.

Meşrutiyete karşı olanlar bu olayın İttihat ve Terakki tarafından düzenlendiğini iddia ettiler. Bundan sonra özellikler Üniversite öğrencileri ayaklandılar ve bu öğrenciler Bâb-ı Âliye yürüdüler. Bu sırada Aslında Meşrutiyeti korumak için hazırlanan Avcı Taburları da ayaklanmaya katıldılar. Bu ayaklanmalar şiddetini giderek arttırdı. Avcı Taburları Meclisi işgal etti. Meclis büyük bir kargaşa içerisinde kaldı. İsyancı askerler daha sonra İttihatçıların peşine düştüler. Sonuçta propagandaların tesiri ile bu olaylar 13 Nisan 1909’da ( 31 Mart 1325’te) tarihimize 31 Mart Vakası olarak geçen bu olayları başlattı.

31 Mart İsyanı Başlarken

31 Mart isyanında isyancılar Ayasofya önünde toplandılar. Meclis-i Mebusan’ı kuşattılar, Harbiye Nezareti’ni ( Harp Bakanlığı) basmak istediler, hükumetin istifası ve bazı milletvekillerinin uzaklaştırılması gibi isteklerde bulundular. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelenleri ülkeyi terk etmek zorunda kaldılar ve meclis başkanı Ahmet Rıza Bey görevinden istifa etti.

Olayı bastırmak üzere 15 Nisan 1909’da Hareket Ordusu denilen birlikler Selanik’ten yola çıktı. Bu ordunun hazırlanmasında o sırada kurmay yüzbaşı olan Mustafa Kemal Atatürk önemli çalışmalarda bulundu. İstanbul’a gönderilen 1. kademe birliklerin kurmay başkanlığını yaptı ve düzenlene orduya onun önerisiyle Hareket Ordusu adı verildi.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir  İstanbul'un Fethi İçin Yapılan Hazırlıklar
Padişah Mehmed Reşad, I. Balkan Savaşı’na katılacak askerlerimizi Sirkeci garından uğurlarken, İstanbul, 1912
Padişah Mehmed Reşad, I. Balkan Savaşı’na katılacak askerlerimizi Sirkeci garından uğurlarken, İstanbul, 1912

Olay bastırıldıktan sonra, 27 Nisan 1909 da Milli Meclis bir toplantı yaptı ve II. Abdülhamid tahttan indirilerek yerine V. Mehmed Reşat‘ın geçmesine karar verildi. Daha sonra II. Abdülhamid zorunlu istirahat için Selanik’e gönderildi.

II. Abdülhamid’i hal edilmesinin gerekçeleri ise şunlardı: Buna göre padişah, 31 Mart olayını ortaya çıkarmıştı ve aynı padişah dini kitapları yakmıştı ve israf içerisindeydi. Bundan sonra Harekat Ordusu İstanbul’da huzuru sağladı ve İsyancılar ortadan kaldırıldı. Daha sonra Kanun-ı Esasi de değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerle padişahın yetkileri belirlenip kısıtlanarak, yasama ve yürütme organının yetkileri çoğaltıldı. Bununla beraber İttihat ve Terakkinin yönetimde ağırlığını iyice hissettirdiği bir dönem de başlamış oldu. Yine yapılan değişiklikler arasında meclise padişahın karşısında bağımsızlık verilmesi, fert haklarının genişletilerek güvence altına alınması, halka cemiyet kurma ve toplantı haklarının sağlanması zikredilmeye değer maddelerdir.

Bütün bu gelişmelerden sonra yaşanan olaylar 1911 de kurulan Hürriyet ve İtilaf Partisi ile İttihat ve Terakki Cemiyetinin aralarının açılmasına neden oldu. Bu zıtlaşmadan dolayı 1908-1919 yılları memlekete çok zararları dokunan parti mücadelelerinin geçtiği bir dönem olmuştur. Öyle ki Parti menfaatleri ülke menfaatlerinin önüne geçti. Bu olumsuzluklar kendisini en acı şekilde Balkan Savaşlarında hissettirdi. Çete hüviyetinde olan ve Osmanlı Ordusundan kat kat güçsüz olan balkan kuvvetleri karşısında ağır bir yenilgiye uğradık.

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. İttihat ve Terakki’nin Türkiye’ye faydası mı olmuştur zararı mı olmuştur anlamakta zorlanıyorum. Bazı makalelerde muhteşem vatanperverler olarak anlatılırken bir diğerinde düzen karşıtı anarşistler olarak göze çarpıyor.

  2. Sn.Aydoğdu eleştirinizde son derece haklısınız. Ama tüm olaylara o günün tarihsel koşulları içinde bakmak gerekir ki yanılınmasın. İttihad Terakki dönemin ilerici bir bir hareketidir. İçinde Türkçülük (yeni başlamış bir hareket) İslamcılık ve Osmanlıcılk gibi birbirine zıt düşünce akımlarını barındırmakla beraber, ülkenin doğru yönetilmediğini, akıl ve bilimin gerektirdiği yenilikleri uygulamak için biraraya gelmiş bir seçkinler topluluğu gibidir. III.Selim ve II.Mahmud zamanında yapılamayanları ve eksik kalanları yapmak, Abdülmecit döneminde Kırım Savaşına kadar geçen sulh döneminde yapılan yeniliklerin ötesine geçmesini ve İmparatorluğun çağa ayak uydurmasını istiyorlardı. Bunun karşısında; sahip olduklarını yitirmeye başladıklarını ve dinin elden gittiğini düşünen din kisvesi altında bu işe karşı çıkan gericiler ve bunların sırtını sıvazlayan Abdülhamit vardı. 31 Mart Ayaklanması da bu güruhun ne yzaık ki kan döktüğü bir ayaklanmadır. İttihad Terakki’nin özellikle ülkeyi 1, Dünya Savaşına sokması Enver Paşa’nın Allahüekber dağlarındaki faciaya neden olması, Cemal Paşa nın Sina çölü macerası pahalıya patlasa da bu kadrolar 1908 deki II.Meşrutiyet olayıyla bir devrime imza attıklarını , ülkemizin yeni düşünce yaşamında ve aydınlanmasındaki katkılar gözardı edilemez. Hele ki bu kadroların ileride Kuvayi Milliye nin içinde Kurtuluş Savaşına girdiğini düşündüğümüzde yararlarını daha iyi anlayabiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu