Dünya Tarihi

Uyanan Avrupa

İslam medeniyetinin en parlak dönemini yaşadığı Orta Çağ’da (375-1453), Katolik Kilisesinin baskısı altında kalan Avrupa’da özgür düşünce ve bilim gelişmemişti.

Kilise, hem siyasi hem ekonomik hem de bilimsel faaliyetleri kendi kontrolünde tutuyordu. Kilise söylemlerinin sorgulanmadan doğru kabul edildiği Dogmatik Düşünce sistemi, neredeyse bin yıl Avrupa’ya hakim oldu. Ancak XV. yüzyıl ile birlikte Avrupa’da Katolik Kilisesine karşı sesler yükselmeye, eleştiriler yapılmaya başladı.

Avrupalı devletler, XV. Yüzyılın ortalarından itibaren hızla gelişmeye başlamışlardı.
Avrupalı devletler, XV. Yüzyılın ortalarından itibaren hızla gelişmeye başlamışlardı.

XI. yüzyılda Avrupa’da yaşanan gelişmelerden biri de Coğrafi Keşifler oldu. Coğrafi Keşifler sonucu okyanuslara açılan Avrupalı devletler hem Amerika kıtasını keşfettiler hem de doğunun zenginlik kaynağı olarak bilinen Hindistan’a denizden ulaştılar.

Keşfedilen bu bölgelerdeki kaynakları kendi ülkelerine taşıyarak zenginleştiler. Avrupa’da ekonomik kalkınmayla birlikte bilim, sanat ve edebiyat da hızla gelişti. Bu gelişmelerin yaşandığı döneme “yeniden doğuş” anlamına gelen Rönesans adı verildi. Rönesans’la akıl ve bilim ön plana çıktı ve dogmatik düşünceler sorgulanmaya başlandı.

Tepkiler arttıkça Katolik Kilisesi toplum üzerindeki gücünü ve denetimini kaybetmeye başladı. Nihayet Reform adı verilen sürecin ardından Katolik Kilisesi kendisini düzeltmek, siyasi ve ilmî alanlardan elini çekmek zorunda kaldı. Tüm bu gelişmeler Katolik Kilisesinin etkisini azalttı. Katolik Kilisesinin baskısından kurtulan Avrupalılar, aklın ve bilimin rehberliğinde hızla gelişmeye ve aydınlanmaya başladılar. Aydınlanma Çağı denilen bu dönemde (XVII – XVIII. yüzyıllar) bilimsel gelişmeler de hız kazandı.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir  Türkiye - SSCB İlişkileri

Sanayi İnkılabı ve Sömürgecilik

Avrupalı devletler zamanla bilimsel bilgiyi teknolojiye aktarıp buhar gücüyle çalışan gemiler icat ettiler ve dokuma fabrikaları kurdular. Böylece Sanayi İnkılabı doğdu. Küçük üretim atölyelerinin yerini büyük fabrikalar, insan gücünün yerini makine gücü aldı. Makineler sayesinde üretim hızla arttı. Artan üretimle birlikte ham madde ve pazar ihtiyacı da arttı. Avrupalı devletler ihtiyaç duydukları ham maddeyi henüz sanayileşmemiş ülkelerden karşılayıp ürettikleri ürünleri de aynı ülkelerde pazarladılar. Böylece Sömürgecilik doğdu ve kısa sürede gelişti.

XX. Yüzyılın başlarında sömürgeci devletler ve sömürgelerin dağılımı
XX. Yüzyılın başlarında sömürgeci devletler ve sömürgelerin dağılımı

Sömürge yarışında başı çeken İngiltere “üzerinde güneş batmayan” geniş bir sömürge imparatorluğu kurdu. İngiltere’yi diğer Avrupalı dev- letler takip etti. Avrupalı devletler arasında başlayan sömürge yarışı ham madde ve pazar rekabetini de artırdı. Artan bu rekabet de I. Dünya Savaşı’na zemin hazırladı.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu