Temel Dini Bilgiler

Peygamberimizden (s.a.v.) Nezaket Örnekleri

Müslümanlar, söz ve davranışlarında Allah’ın (c.c.) kendilerinden istediği şekilde saygılı ve nazik olmalıdırlar. Nezaket, güzel ahlakın göstergelerinden biridir. Her konuda olduğu gibi nezaket konusunda da Müslümanlar için en güzel örnek Hz. Muhammed’dir (s.a.v.). Nitekim Yüce Allah, Hz. Peygamberin bizler için en güzel örnek olduğunu bildirmiş ve ona itaat etmemizi emretmiştir.

Peygamber Efendimiz de kendisinin güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildiğini bildirmiştir. Sevgili Peygamberimiz nezaketli davranışlarıyla tanınan bir insandı. Çevresindeki kişiler onun konuşmasından, davranışlarından etkilenir ve ona hürmet ederlerdi. Öyle ki o konuştuğu zaman sahabiler onun söylediklerini son derece dikkatle ve kımıldamadan dinlerdi. Onun hal ve tavırları ona inanmayan insanların bile dikkatini çeker ve hayranlık uyandırırdı.

Hz. Peygamber “Kime rıfktan (nezaket ve kibarlıktan) bir pay verilmişse o kimse hayırdan nasibini almış demektir. Rıfktan mahrum olan kimse ise hayırdan nasip alamamış demektir.” buyurarak nezaketin kişiyi iyiliğe götüreceğini, nezaketsiz kaba davranışların ise iyilikten uzaklaştıracağını belirtmiştir. Peygamberimiz inanan insan için rıfkın önemini “Mümin, ırza, namusa dil uzatan, lânet eden, çirkin işler yapan, edepsiz konuşan kimse değildir.” sözleriyle dile getirmiştir.

Peygamberimiz konuşurken nezaketi elden bırakmamış, sözleriyle kimseyi incitmemiş ve kırmamıştır. Nitekim Enes b. Mâlik, Hz. Peygamberin hiçbir zaman kötü sözler söyleyen ve lânet eden biri olmadığını belirtmiştir. Peygamberimiz “Hayâ imandandır, imanın yeri ise cennettir. Kötü konuşmak kabalıktandır. Kabalık (insanları incitmek) ise cehennemdedir.” buyurarak kaba, kötü söz söyleyenleri uyarmıştır.

Bir keresinde Ebû Cürey isimli bir kişi Hz. Peygamberden öğüt istediğinde Hz. Peygamber, “Kimseye sövme!” demiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir: “… Eğer bir kimse sana söver ve sende (olduğunu) bildiği bir şeyden dolayı seni yererse, sen onda (olduğunu) bildiğin bir şeyden dolayı onu yerme! Çünkü bunun vebali onadır.” Ebû Cürey, “Bundan sonra hür olsun köle olsun hiçbir insana, hiçbir deveye ve koyuna sövmedim.” der.

İnsanlara, canlılara kaba ve kötü söz söylenmemesi konusunda Müslümanları uyaran Peygamberimiz, aynı hassasiyeti ölüler için de göstermiş ve onları hayırla yâd edip yaşayan akrabalarını kıracağı düşüncesiyle onlara kötü söz söylenmemesini öğütlemiştir.

Hz. Peygamber, arkadaşlarına, ailesine, çevresindeki herkese nezaketle davranmıştır. Herkesin sorularını içtenlikle cevaplamış, davetlerine icabet etmiş, ikramlarını geri çevirmemiş, misafirlerine ikramda bulunmuştur. Büyüklerini, akrabalarını ve hastaları ziyaret etmiş, cenazelere katılmaya ve taziyede bulunmaya özen göstermiştir.

Hasta ziyaretlerinde dua ederek hastaya moral verilmesinin, aile ferdi bile olsa ev ziyaretlerinde izin isteyerek eve girilmesinin, yaptıkları iyilikler için insanlara teşekkür edilmesinin, karşılaşılan kişiye selam verilmesinin gerekliliği gibi konularda Müslümanları eğitmiş, adabın ve nezaketin topluma yerleşmesini sağlamıştır.

Enes b. Mâlik (r.a.), “Hz. Peygamber bir kimseyle karşılaşınca onunla musafaha eder, karşısındaki kimse elini bırakmadan elini onun elinden çekmezdi. Karşısındaki kimse yüzünü çevirmeden o da yüzünü muhatabının yüzünden (başka tarafa) çevirmezdi. Peygamber Efendimizin beraber oturduğu bir kimsenin önüne doğru bacaklarını uzatarak oturduğu görülmemiştir.” diyerek Hz. Peygamberin davranışlarındaki inceliği bildirmiştir.

O insanları daima tebessümle karşılamıştır. Müslüman olduktan sonra Peygamberimiz ile ne zaman görüşmek istese reddedilmediğini belirten Cerîr b. Abdullah, “O, beni her gördüğünde mutlaka yüzüme gülümserdi.” demiştir.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir  Müminlerin Özellikleri | Özü ve Sözü Doğrudur

Abdullah b. Abbâs (r.a.), Hind b. Ebî Hâle’ye, “Resûlullah’ı bize tasvir et, zira muhtemelen aramızda onu en iyi bilen sensin.” deyince Hind, Hz. Peygamberin nezaketli davranışlarını şöyle anlatmıştır: “Resûlullah, genelde sessizdi; daima düşünceli ve hüzünlüydü. Az ve öz konuşurdu.

Sözü uzatmazdı, kısa da kesmezdi. Gerektiğinde konuştuklarını tekrarlardı. Öğüt verdiğinde ciddi dururdu, kederlenirdi. Kendisine karşı çıkıldığında yüz çevirir giderdi, ashâbıyla konuşarak rahatlardı. Nimet az bile olsa ona saygı gösterirdi.

Hiçbir yiyeceği kötümsemezdi. Tebessüm ederek güler ve güldüğünde bembeyaz dişleri dolu tanesi gibi Hz. Muhammed (s.a.v.) hata yapan kişiyi toplum içinde adını anarak rencide etmemiş, incitmeden uyarmıştır. Bir kimseyle ilgili kendisine bir şikâyet ulaştığında “Şu kişi” demez, genel bir ifade kullanır ve “Bazı kimseler” diyerek hata yapanı uyarırdı.

Cemaatle namaz kılınırken aksıran birine karşılık vererek konuşan Muâviye bin Hakem es-Sülemi’ye sahabiler tepki göstermiş, Peygamber Efendimiz ise sadece onu nazikçe uyarmakla yetinmişti.

Resûlullah’ın bu anlayış ve nezaketinden etkilenen Muâviye şöyle demişti: “Anam babam ona feda olsun. Ne ondan önce ne de sonra daha güzel öğreten birini gördüm. Vallahi Resûlullah beni ne azarladı ne bana vurdu ne de hakaret etti.” Peygamberimizin yanında büyüyen Enes (r.a.) de şöyle bildirmiştir: “Resûlullah’a on sene hizmet ettim. Vallahi bana bir kez olsun ‘Öf!’ bile demedi. Herhangi bir şeyden dolayı, ‘Niçin böyle yaptın?’ demediği gibi, ‘Şöyle yapsaydın ya!’ da demedi.” Peygamberimiz, ona, “Yavrucuğum” ya da “Enesçik” diye hitap etmiştir.

Hata ettiğinde ise telâfi etmesi için imkân tanımıştır. Nitekim Hz. Peygamber “Allah beni zorlayayım ve hata arayayım diye göndermedi. Bilakis öğreteyim ve kolaylaştırayım diye gönderdi.” buyurarak zorlaştırıcı olmanın ve hata aramanın gönderiliş amacına aykırı olduğunu belirtmiştir.

Hz. Peygamber, “İçinde can taşıyan hiçbir şeyi hedef yapmayın!” buyurarak her türlü canlıya olan saygısını ve sevgisini göstermiştir. Hizmetinden faydalanılan hayvanlara yapılan kötü muameleler konusunda insanları uyarmıştır. Bir gün Hz. Aişe (r.a.) hırçın bir deveye binmiş ve hayvanı sakinleştirmek için yularını sert bir şekilde ileri geri çekmeye başlamıştı.

Bunun üzerine Hz. Peygamber ona, “Ey Aişe, yumuşak davran! Çünkü rıfk (nezaket) nerede bulunursa onu güzelleştirir, nereden çıkarılıp alınırsa o da çirkinleşir.”  buyurarak bineğine iyi davranmasını öğütlemişti. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hayatından verebileceğimiz bütün örnekler bize onun kulluğunda ve insani ilişkilerinde nezaketten ayrılmadığını ve hassas davrandığını göstermektedir.

Hayatı boyunca bu kadar hassas davranmasına rağmen Sevgili Peygamberimiz: “Allah’ım, ben bir insanım. Hangi Müslümana ağır ve incitici konuştuysam, bunu, onun için arınma ve mükâfat (vesilesi) kıl. diyerek dua etmiştir. Bizler de onu kendimize örnek alarak aile, eş, dost, akraba ve diğer bütün canlılarla olan ilişkilerimizde, nezaketle davranmalı, insanları incitmemeye özen göstermeliyiz. “Karşımdaki ne hisseder?” veya “Bunun bana yapılmasını ben ister miydim?” diye düşünerek davranışlarımıza yön vermeliyiz.

Temel Dini Bilgiler Ders Notları

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu