Taban suyu kaynaklarının depolandığı yeraltı su birimleri olan akiferler, dünyanın birçok yerinde önemli bir su kaynağı olarak kullanılmaktadır; akifer nedir sorusunun cevabı olabilir. Türkiye’nin de önemli bir kısmı, özellikle İç Anadolu bölgesi, büyük ölçüde su ihtiyacını bu kaynaklardan karşılamaktadır. Akiferler, genellikle kum, çakıl ve kayaç arasındaki boşluklarda veya çatlaklarda yeraltı suyunun biriktiği yerlerdir. Bu su, yeraltı suyu seviyesi olarak adlandırılan bir seviyede toplanır. Akiferlerin özellikleri, suyun kaynağına, biriktiği şekle ve çevredeki kayaçların türüne bağlıdır. Türkiye’de birçok farklı akifer tipi bulunmaktadır. Bunlardan bazıları, İstanbul’un su ihtiyacını büyük ölçüde karşılayan Marmara Akiferi, İzmir ve Manisa çevresindeki Gediz Deltası Akiferi ve Konya Ovası Akiferi gibi büyük su kaynaklarıdır. Ancak, akiferlerin sürdürülebilir yönetimi için doğru veri toplama, analiz ve planlama gerekmektedir. Türkiye’de, akiferlerin sürdürülebilir yönetimi konusunda çalışmalar yürüten birçok kuruluş bulunmaktadır. Bu kuruluşlar, yeraltı suyu seviyesi ölçümleri, hidrolojik modelleme ve su kullanımının yönetimi gibi çeşitli faaliyetler yürütmektedir. Ayrıca, su tasarrufu ve verimli sulama gibi su kullanımı yöntemleri de akiferlerin korunmasına yardımcı olabilir. Akiferler Türkiye’nin önemli bir su kaynağıdır ve sürdürülebilir yönetimi için doğru veri toplama, analiz ve planlama gerekmektedir. Bu süreçte, yerel kuruluşların işbirliği ve su kullanımının verimli şekilde yönetilmesi de büyük önem taşımaktadır.
Dünya karalarının altı su doludur ! Bu keşif Brezilya’da bulunan küçük bir elmasla ortaya çıkarıldı. Su rezervi yaklaşık 600 km derinlikte ve okyanusları üç kez doldurabilecek büyüklüktedir. Aquifer yer kabuğunun altında yer alır ve antik çağda 1500 derecenin üzerinde sıcaklık ve basınç altında oluşmaktadır. Eski dönem okyanusu 2,7 milyar yıllık ve hacmi gezegendeki tüm okyanusların birleşiminden daha büyüktür. Katılaşmış lav akışı örneklerini analiz eden bilim insanları minerallerin kristal yapılarında su buldu. Kanada’da bulunan örnekler antik çağlardan beri neredeyse değişmedi ve bilim insanlarının yeraltı su rezervlerinin boyutunu tahmin etmesine olanak sağladı. Bu keşifle suyun karadan çıktığı ve bazı jeologların savunduğu gibi kuyruklu yıldızdan gelmediği kanıtlanacaktır. Bu aynı zamanda okyanusların milyonlarca yıldır neredeyse aynı boyutta kalmasının açıklanmasına yardımcı olacaktır. Rezervi tespit etmek için 2000 sismometre kullanıldı ve 500 depremin dalgaları incelendi. Keşfi sağlayan söz konusu taş Ringwoodit bir nezosilikattır. Deneysel ölçümler basınç ve sıcaklığın Ringwoodit’ten suyun çıkarılması için mükemmel olduğunu doğrulamakta yardımcı olmaktadır. Şu ana kadar kanıtlar bu okyanusun ABD’nin altında olduğunu göstermektedir fakat ABD su tabakasının gezegenin etrafına yayılmış olduğunu göstermek istemektedir. Şu anda ikinci bir Ringwoodit kristali bulundu. Bu taş keşfe daha fazla güvenilirlik kazandırmaktadır.
Kaynak: https://sectormaritimo.es/oceano-bajo-tierra
Ringwoodit kristali
Ringwoodit, magmatik ve mantosferik kayaların önemli bir mineralidir. İlk olarak 1969 yılında keşfedilmiştir ve adını, Dünya’nın mantosunda bulunan ve mineralin ana bileşeni olan Ringwood adlı bir bilim insanından almıştır. Bu mineralin keşfi, Dünya’nın iç yapısı hakkında önemli bilgiler sağlamıştır. Ringwoodit, magmatik ve mantosferik kayaların oluşumunda önemli bir rol oynamaktadır. Genellikle yüksek basınç ve yüksek sıcaklık koşullarında oluşur ve yaklaşık 520 kilometre derinlikte Dünya’nın mantosunda bulunur. Kristal yapısı perovskit benzeri bir yapıya sahiptir ve yüksek yoğunluğu nedeniyle Dünya’nın mantosunda bulunan en yoğun minerallerden biridir. Ringwoodit kristalinin keşfi, Dünya’nın iç yapısı hakkında önemli bilgiler sağlamıştır. Bu mineral, Dünya’nın mantosu hakkında bilinen en önemli mineraldir ve mantonun derinliklerinde nasıl oluştuğunu anlamak için yapılan araştırmalarda kullanılmaktadır. Ayrıca, bu mineralin bulunması, mantonun bileşimi ve yapısına dair teorilerin doğruluğunu da desteklemektedir. Ringwoodit kristalinin özellikleri ve önemi, Dünya’nın iç yapısı hakkında bilgi sahibi olmak için yapılan araştırmalarda önemli bir rol oynamaktadır. Bu mineral, Dünya’nın derinliklerindeki fiziksel ve kimyasal süreçlerin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Bunun yanı sıra, Ringwoodit kristalinin özellikleri, dünya dışındaki gezegenlerin iç yapısı hakkında da bilgi sağlamaktadır.
Nezosilikat
Nezosilikatlar, silikon oksijen bağlarından oluşan minerallerdir. Bu mineraller, silikatların en basit formudur ve izole edilmiş silikon oksijen tetrahedronlarından oluşur. Bu tetrahedronlar, bir silikon atomunun etrafında dört oksijen atomunun oluşturduğu bir yapıdır. Nezosilikatların en yaygın örnekleri, kuvars ve topazdır. Bunlar, doğal olarak oluşan en yaygın minerallerden biridir ve birçok endüstriyel uygulamada kullanılır. Ayrıca, nezosilikatlar, bazı değerli taşlar ve mücevherlerin yapımında da kullanılır. Nezosilikatlar, diğer silikatlardan farklı olarak, bağımsız tetrahedronlardan oluştuğu için kimyasal olarak daha az reaktiftirler. Bu özellik, bazı nesosilikatların dayanıklılığı ve direnci artırır ve aynı zamanda asitlere ve diğer kimyasal maddelere karşı daha dayanıklı hale getirir. Nezosilikatlar, endüstriyel ve ticari uygulamalarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Örneğin, kuvars, cam yapımında kullanılır ve birçok elektronik cihazda kullanılan yarıiletkenlerin yapımında da kullanılır. Ayrıca, topaz, mücevher yapımında kullanılır ve bazı endüstriyel uygulamalarda da kullanılır. Nezosilikatlar, silikatların en basit formudur ve izole edilmiş silikon oksijen tetrahedronlarından oluşur. Bu minerallerin özellikleri, dayanıklılık ve direnç gibi endüstriyel uygulamalarda yararlıdır. Nezosilikatlar, ayrıca doğal olarak oluşan kuvars ve topaz gibi değerli taşların yapımında da kullanılır.
