Kişilik Kuramları Nelerdir?

Kişilik Kuramları
Kişilik; farklı yönleri olan, karmaşık bir sürecin sonucunda kazanılan, bireyi diğerlerinden ayıran özelliklerin bütünüdür. Böylesine karmaşık bir konuda insanların farklı düşünmeleri kişilik kuramlarının doğmasına neden olmuştur. Bu kuramlardan bazıları Psiko-sosyal kuram, psikanalitik kuram ve fenomenolojik yaklaşımdır.
a. Psiko-Sosyal Kuram
Erik Erikson’a (1902-1994) göre insanların fizyolojik ihtiyaçlarının giderilmesi bakımından aralarında bir farklılık yoktur. Ancak ortaya çıkan farklılıklar kişinin yetiştiği çevrenin değişik oluşunun bireylerde farklı etkilere yol açmasından kaynaklanır.
Bireyin çocukluk dönemindeki benlik gelişimi fizyolojik ihtiyaçlarının giderilmesiyle büyük oranda hızlanır ve sosyal etkilerle oluşumunu sürdürür. Bireyin yaşamındaki kesitler farklı dönemdeki koşullanmalar sonucunda oluşur. Bireyin hayatı boyunca yaşamını idame ettirebilmesi büyük oranda onun çevre ile uyumlu olabilmesine bağlıdır.
Bu nedenle sosyalleşme kavramı bireyin sosyal gelişimi açısından temel öneme sahiptir. Birey kişisel gelişimini toplumsal çevreyle kurduğu ilişkilerle sağlar. Kişi etkilendiği toplumsal yaşamın normatif yönünü benimseyip yaşamına aktardığı ölçüde psiko-sosyal varlık olarak kişilik gelişimini tamamlar.
Erikson’a göre kişilik gelişimi bireyin yaşamında etkili sekiz evre olarak görülür.
- evre güvene karşı güvensizlik,
- evre bağımsızlığa karşı utanma ve şüphecilik,
- evre girişkenliğe karşı suçluluk duyma,
- evre başarıya karşılık aşağılık duygusu,
- evre kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası,
- evre dostluk kazanmaya karşı yalnız kalma
- evre üretkenliğe karşı duraklama,
- evre benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluktur.
Evreler arasındaki geçişlerde taşınan olumsuzluklar uygun çevre koşulları içerisinde bir sonraki evrede düzelir. Böylece bireyin kişilik gelişimi ve kimlik edinme sürecine toplumun kültürel etkileri olumlu olarak yansır; bireyin psiko-sosyal gelişimi tamamlanır.
b. Psikanalitik Kuram
S. Freud’un kurucusu olduğu bu kurama göre bireyin kişiliği üç temel ögeden oluşur. Bunlar id ve libidodan oluşan alt benlik, egonun kendisi olan benlik ve toplumsal vicdan olarak bilinen süperego yani üst benliktir. Alt benliği oluşturan, temel biyolojik dürtüler ile uygun olmayan anlamsız isteklerdir.
Bunlar cinsellik ve saldırganlık dürtüleridir. Ego, benliği simgeler; işlevi idin isteklerini rasyonalize etmek ve denetlemektir. Süperego diye bilinen toplumsal vicdan yani ahlak, normatif etkiyle olayları değerlendirir ve kişinin olumlu toplumsal yargılar doğrultusunda kararlar almasını sağlar.
İd, ego ve süperego birbirlerini etkiler bazen de birbirleriyle çelişirler. Ego, id ve süperego arasında denge işlevi görür. İdin isteklerini süperegonun vicdani perspektifinde ego olarak dengeler ve denetler. Freud’a göre idin gerçekleştirilemeyen istekleri bilinçaltına atılır.
Ona göre kişiliğin oluşmasında bu üç temel kavram rol oynar. Egosu id ve süperegoya baskın olan kişi mantıklı kararlar alan, kendisi ve çevresindekileri düşünen bir kişilik olarak karşımıza çıkar. Süperegosu baskın olan bireyi toplumsal değerleri ön plana çıkaran, duygularını ifade etmekte zorlanan, çekingen ve utangaç bir kişiliğe sahiptir.
İdi baskın olan kişi yalnızca kendini düşünen, başkalarına saygısı olmayan, zevk düşkünü, katı ve acımasız bir kişiliğe sahiptir. Psikanalitiğin diğer temsilcileri olan Fromm, Horney, Adler, Jung ise aşırı cinsellik ve şiddet vurgusundan dolayı Freud’u eleştirmişlerdir.
c. Fenomenolojik Yaklaşım
Kurucusu Carl Rogers (1902-1987) olan bu yaklaşıma göre, insanlar doğuştan iyi oldukları için bireyin kendi kişiliğinde bulunan yetenekleri onun kişiliğini oluşturan temel etmenler olarak değerlendirilir.
Rogers’e göre bireyin sahip olduğu kendisi ile ilgili fikirler, değerlendirme ve düşünceleri onu oluşturan benlik bilincidir. Aslında bu bireyin kendini nasıl gördüğünü de anlatır. Kişiliğin oluşmasında bireyin bilinçli olarak yaptığı seçim ve kararları etkilidir.
Fenomenolojik yaklaşıma göre bireyi anlayabilmek için onu diğerlerinden ayıran kendine özgü algı ve davranışlarını anlamak gerekir. Bunun için de öncelikle bireyin yaşamı hakkında bilgi sahibi olmak gerekir.
Çünkü kişiler kendi dünyalarında duygu durumlarını yansıtacak davranış kalıplarını sergilerler. Bireyler algıları doğrultusunda anlamlandırdığı ve yaşamaya çalıştığı şartlara göre tavır ve tepki verirler.
Kaynak:12.Sınıf Psikoloji Ders Kitabı (PDF)