Güdülenmeye Etki Eden Etkenler
a. Güdülenme
Organizmanın fizyolojik ya da sosyal olarak belirginleşen ihtiyaçlarını gidermek için davranışlarda bulunmasını da içeren sürece güdülenme (motivasyon) denir.
Örneğin bir öğrencinin okuldaki başarısı geçme sınırının altında olsun; öğrenci derslerine yeterli düzeyde çalışmamaktadır. Bunun bir nedeni nasıl ders çalışacağını bilmeyişi, diğer asıl nedeni ise çalışsa bile başaramayacağından korkmasıdır. Bu nedenle ders esnasında dikkatli dinleme yapamamaktadır.
Aslında derslerinde başarılı olmak ve seçebileceği bir meslekte ilerlemek istemektedir. Bir gün bu kısır döngünün farkına varır ve başarılı olmak için ders çalışması gerektiğini düşünür. Bunun için hazırlık yapmaya başlar. İlk iş olarak arka sıralarda olan yerini öğretmenden değiştirmesini ister.
Sonra derslerde her zaman yaptığı gibi hayal kurmayı bırakıp etkin bir dikkatle dersleri dinlemeye başlar. Çok eksiği olduğunu, bunları kapatmak için normal çalışmanın dışında ek çalışmalar yapması gerektiğini fark eder. Okulda yaptığı kendisi ile ilgili bu düzenlemeler evde de sürer.
Artık düzenli not tuttuğu için evde kitapların yanında dikkatli dinlemeyle oluşturduğu defterleri de vardır. Bunları sadece öğretmenlerinden duymuş olduğu şekliyle tekrar etmeye başlar. Eskiden, “Sonra çalışırım.” diyerek ertelediği ama asla çalışmadığı derslerine artık düzenli olarak çalışmaktadır. Anlamadığı konuları okulda öğretmenlerine sormaya başlamıştır.
Sınav günü gelir; o akşam biraz tedirgin olsa da son bir kez daha yaptığı ders tekrarının aslında üzerindeki tedirginliği karışık duygular içerisinde güvene doğru çevirdiğini hisseder.
Ertesi gün sınav olur ve umduğundan da kolay biçimde soruları cevaplar. Sınav sonucunu heyecanla beklerken teneffüs arasında öğretmeni öğrencisini çağırarak sınavdan iyi bir not aldığını, kısa zamanda kendisindeki bu değişiklikleri gözlemlediğini ve bu başarısının devamını dilediğini söyler.
b. Pekiştireçler
Örnekte verilen öyküde yer alan güdülenme süreci ihtiyaç, dürtü, güdü, davranış, hedefe ulaşma ve rahatlama şeklinde gerçekleşir. Güdülenme süreci ve öğrenme üzerinde etkili olan pekiştireçler olumlu ve olumsuz olarak ikiye ayrılır. Pekiştireçler oluşturdukları etki gücüne göre sınıflandırılır.
Olumlu pekiştireçler istendik bir davranışın yapılma olasılığını artıran uyarıcıların tümüdür. Organizmanın fizyolojik ihtiyaçlarını oluşturan yiyecek, su vb. uyarıcılar birincil uyarıcı olarak kabul edilir. Daha çok sosyal ve psikolojik kaynaklı statü kazanma, güven duygusu vb. uyarıcılar ise ikincil uyarıcılardır.
Örneğin sabah kahvaltısını yapıp okula giden öğrencinin dikkati kahvaltısını yapmayıp derse giden öğrenciye göre nispeten yüksek olacaktır. Çünkü kahvaltı yapmış olmak fizyolojik ihtiyaçlarını giderip motive olmaya yardımcı olur ve sosyal alanda güdülenmeyi kolaylaştırır.
Tıpkı bunun gibi ikincil güdü olarak kabul edilen sosyal ve psikolojik kaynaklı güdülerde de aynı olumlu etki görülür. Örneğin yakın çevresinde gördüğü statü sahibi; olumlu yaşam koşullarına sahip birisi gibi olmak isteyen birey bunun yolunun başarılı olmak ve çok çalışmaktan geçtiğini görüp bu güdü ile derslerine çalışıp başarması gerektiğini bilir.
Bu ikincil; sosyal ve psikolojik türde güdüdür. Olumsuz pekiştireçler organizmanın istemediği ve onu rahatsız eden uyarıcılardır. Organizmaya etkisi giderildiğinde belirli bir davranışın ortaya çıkma olasılığını artıran uyarıcıların tümüdür. Olumsuz pekiştireçler de birincil ve ikincil olarak ikiye ayrılır.
Birincil olumsuz pekiştireçler organizmanın zarar görebileciği, acı çekebileceği ve rahatsızlık veren uyarıcılardır. Örneğin gürültü, aşırı sıcak ve soğuk vb. uyarıcılar. İkincil olumsuz pekiştireçler ise nötr bir uyarıcının organizmaya zarar veren ya da rahatsız eden birincil olumsuz pekiştireçlerle eşleştirilmesi- ilişkilendirilmesi sonucu pekiştireç niteliği gösteren uyarıcılardır.
Örneğin birey için başlangıçta nötr bir uyarıcı olan trafik lambaları; kırmızı ışığı dikkate almadan karşıya geçen bireyin zarar görme tehlikesi ile rahatsız olma durumundan sonra birincil olumsuz pekiştireçlerle eşleştirilerek ilinti kurulmuş ve pekiştireç hâlini almıştır. Bu türden tüm pekiştireçlere ikincil olumsuz pekiştireç denir.
c. Ödül ve Ceza
Uyarıcılar, güdülenme sürecinde (ihtiyaç, dürtü, güdü) ve organizmanın davranışının oluşmasında kaynaklık ederler. Davranış oluşturmada bir diğer etken de pekiştireçlerdir. Bütün bunların dışında organizmanın davranışını belirleyen ve öğrenme yoluyla gerçekleşen ödül ve ceza da bulunur.
Organizmayı davranış göstermeye yönelten pekiştireç niteliğindeki istendik yöndeki hedef olumlu; bunun tam tersi yani istendik olmayan yöndeki pekiştireçlerden oluşan etkiler ise organizmanın kaçınmak istediği olumsuz hedeftir. Organizma için olumlu hedef, ulaşmak istediği ödül; olumsuz hedef ise istemediği hâller yani cezadır.
Ödül yapılması istenen davranışın ortaya çıkmasını; ceza ise yapılması istenmeyen davranıştan uzaklaşmayı sağlayan etkendir. İstendik bir davranışı ortaya çıkarmak için genellikle maddi türden ödül ve cezalar verilmekle beraber en az onlar kadar etkili olduğu bilinen manevi ödül ve cezalar da önemlidir.
Örneğin üniversite giriş sınavında hedeflenen bölüme yerleşmesi için öğrenciye babası tarafından yurt dışı seyahati önerisi öğrencinin istendik yönde davranışta bulunmasını sağlayan bir ödüldür.
Buna karşın tam tersi durumda babasının öğrenciye tatil için hiçbir yere gidemeyeceğini belirtmesi ise bir cezadır. Örnekteki maddi olan ödül ve cezalara karşın babanın ya da annenin şefkatle yaklaşıp öğrenciye güvenip başarılı olacağını belirtmeleri ise manevi türden ödül; yokluğu ise manevi türden cezadır.
ç. Dürtü, Uyarıcı Kaynaklı Güdüler ve Sosyal Güdüler
Güdüler, fizyolojik ve sosyal güdüler olmak üzere ikiye ayrılır. Fizyolojik kaynaklı (annelik, açlık, susuzluk, vb.) güdülere dürtüler de denir. Fizyolojik güdüler yaratılış gereği doğuştan organizmanın yapısında bulunan özelliklerdir.
Sosyal güdüler; içinde bulunulan sosyal çevrenin etkisiyle öğrenilmiş olan ve fizyolojik güdülerin doyurulmasından sonra belirginleşen güdülerdir. Fizyolojik ve sosyal güdülerin her ikisi de organizmayı ihtiyaçlarını karşılamak için harekete geçiren içsel güç ya da enerjidir.
Örneğin açlık ve susuzluk fizyolojik güdüdür. Organizmayı açlık ya da susuzluğunu gidermek için yönlendirir ve davranışta bulunmaya zorlar. Güvenlik ihtiyacı, sevgi duyma ve kendini gerçekleştirme ise sosyal güdü olarak kabul edilir. Uyarıcı kaynaklı güdüler ise çevreden bilgi edinmeye bağlı olarak dış uyarıcılardan beslenir. Sosyal güdüden farkı öğrenmeye dayalı olmayışıdır.
Bunun tam tersi öğrenilmeden; merak duygusuyla, araştırma, karıştırma, kurcalama gibi uyarıcı motivasyonlarıyla davranışa dönüşür. Örneğin, karnı acıkan çocuğun ağlaması açlık dürtüsüyle gerçekleşir. Çocuğun oyuncaklarıyla oynaması, onları kurcalaması, ev içerisinde çekmeceleri karıştırması merak duygusundan kaynaklanan bir güdülenmedir.
Tıpkı bilim insanlarının, araştırmacıların merak duygusu ve araştırma isteğiyle buluşlar yapmaları gibi. Çocuğun karıştırıp döktüğü çekmecelerdeki materyalleri tekrar yerine koyması gerektiğini bilmesi de sosyal güdüler yoluyla öğrenilmiş davranışlardır.
Kaynak:12.Sınıf Psikoloji Ders Kitabı (PDF)