Tarih Bilimi

Mısır’da Kurulan Türk Devletleri

1- Tolunoğulları (868-905)

Abbasi halifeleri önemli valiliklere Türk komutanlarını atıyorlardı. Ancak bu komutanlar genellikle başkentten ayrılmak istemiyor ve vali olarak atandıkları yerlere kendileri adına görev yapacak vekiller gönderiyorlardı. Naip adı verilen bu vekillerden biri de Mısır valiliğine atanan üvey babasına vekalet eden Tolunoğlu Ahmet idi.

Tolunoğlu Ahmet, kendisine verilen bu görevde başarılı olarak Abbasi halifesinin beğenisini kazanmış, babasının ölümü üzerine de Mısır valiliğine getirilmişti. Tolunoğlu Ahmet Mısır valisi olduktan bir süre sonra Abbasilerin başkenti Bağdat’ta başlayan saltanat kavgalarından yararlanarak bağımsızlığını ilan etti (868).

Mısır’da güçlü bir ordu kuran Tolunoğlu Ahmet; kısa sürede Suriye, Lübnan, Filistin ve Bingazi’yi fethetti. Antakya, Adana ve Tarsus’u da kendisine bağlayarak ülkesinin sınırlarını genişletti. Tolunoğlu Ahmet Mısır ve Suriye’de iyi işleyen bir idare teşkilatı kurdu. Su kanalları açıp, setler yaparak tarım üretimini artırdı. Maliye işlerini düzenleyerek halkı ağır vergilerden kurtardı. Tolunoğulları zamanında Mısır’ın imarına da önem verildi.

Ülkenin merkezi olan Fustat şehri yeni mahallelerin eklenmesiyle büyüyüp gelişti. Türk mimari sanatının özelliklerini taşıyan devlet binaları, camiler, bimaristan denilen hastaneler, parklar, bahçeler ve köprüler inşa edildi. Bunlardan Tolunoğlu Ahmet Camii, İslam sanatında minare geleneğini başlatan ilk eser oldu. Böylece Tolunoğulları Dönemi Mısırlıların daha sonraki yıllarda da her bakımdan özlemle andıkları bir altın devir olarak tarihteki yerini aldı.

Tolunoğlu Ahmet’in 884 yılında ölümü üzerine yerine oğlu Humaraveyh geçti. Humaraveyh ilk olarak hükümdarlığını kabul etmeyen komutanların ve devlet ileri gelenlerinin ayaklanmalarını bastırdı. Ayrıca kızını halife ile evlendirerek siyasi gücünü arttırdı ve sınırlarını doğuda Dicle Nehri’ne kadar genişletti.

Tolunoğulları, Humaraveyh’in 898 yılında ölümü üzerine gerileme sürecine girdi. Taht kavgaları nedeniyle zayıflayan bu devlete 905 yılında Mısır’ı tekrar ele geçiren Abbasiler son verdi.

Tolunoğulları ve İhşîdîler Devletleri
Tolunoğulları ve İhşîdîler Devletleri

2- İhşîdîler (Akşitler) (935-969)

Tolunoğullarının yıkılışından sonra Abbasi halifeliğine bağlanan Mısır daha önce olduğu gibi Bağdat’tan gönderilen valiler tarafından yönetildi. Bu valilerden biri de Muhammed idi. Abbasi halifesi, Muhammed’e memleketi olan Türkistan’ın Fergana şehrini yönetenlerin taşıdığı “sultanlar sultanı” anlamındaki ihşîd (akşit) unvanını verdi.

Muhammed İhşîd 935 yılında bağımsızlığını ilan ederek Mısır’da Tolunoğullarından sonra ikinci Müslüman Türk devleti olan İhşîdîler Devleti’ni kurdu. Daha sonra da Hicaz, Şam, Halep ve Humus’u ele geçirerek ülkesinin sınırlarını genişletti. İhşîdîler, Hicaz bölgesine hâkim olan ilk Türk devleti olarak tarihe geçtiler.

Diğer yandan Mısır’da tarım üretimini artırmak amacıyla sulama kanalları ve bentler yaptılar. Camiler, hastaneler, hanlar, bedestenler ve köşkler inşa ederek sosyal ve ekonomik hayatın canlanmasına katkıda bulundular. İskenderiye, Tinis, Dimyat ve Ferma şehirlerinde kurdukları dokuma tezgâhlarıyla Mısır’da tekstil sanayisinin gelişmesini sağladılar.

Muhammed İhşîd’den sonra yerine geçen oğullarının zamanında İhşîdîler eski gücünü koruyamadılar. Bu dönemde bazı devlet adamları, kardeşler arası taht kavgalarını önlemek için Kuzey Afrika’da hüküm süren Fâtımilerden yardım istediler. Bunun üzerine 969 yılında Mısır’a giren Fâtımiler, İhşîdîler Devleti’ne son verdiler.

3- Eyyubiler (1174-1250)

Birinci Haçlı Seferi sırasında Urfa, Halep ve Şam gibi önemli merkezler Haçlıların eline geçmişti. Sonraki yıllarda Musul Atabeyi İmadettin Zengî ve oğlu Nûreddin Mahmut Zengî bu şehirleri Haçlılardan geri alarak yeniden İslam dünyasına kazandırdılar. Kayıplarını telafi etmek isteyen Haçlılar 1147-1149 yılları arasında İkinci Haçlı Seferi’ni düzenlediler.

Bir yandan da Kudüs’te kurmuş oldukları krallık aracılığıyla Mısır’daki Fâtımi Halifeliği üzerindeki baskılarını arttırdılar. Bunun üzerine Fâtımiler, Haçlılara karşı tek başına mücadele edemeyeceğini görerek Musul Atabeyi Nûreddin Mahmut Zengî’den yardım istediler. Nûreddin Mahmut Zengî, Fâtımilerin isteği üzerine komutanlarından Şîrkûh’u güçlü bir orduyla Mısır’a gönderdi.

Mısır’daki iç karışıklıklara son veren Şîrkûh Haçlı saldırılarını durdurdu. Ardından da kazandığı başarılardan dolayı Fâtımi halifesi tarafından vezirliğe atandı. Onun ölümünden sonra aynı göreve yeğeni Selahaddin Eyyubi getirildi. 1171’de Şii Fâtımi Halifeliği’ne son verip Mısır’da hutbeyi Abbasi Halifeliği adına okuttu. Böylece İslam dünyasındaki siyasi parçalanmışlığı büyük ölçüde giderdi.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir  Orta Çağ’da Hukuk

Mısır’ı bir süre Nûreddin Mahmut Zengî adına yöneten Selahaddin Eyyubi, onun 1174 yılında ölümü üzerine bağımsızlığını ilan etti. Selahaddin Eyyubi Mısır’ın yanı sıra Hicaz’ı ve Yemen’i de kendisine bağladı. 1187 yılındaki Hıttin Savaşı’yla da Kudüs’ü geri alıp Haçlı Krallığı’na son verdi. Selahattin Eyyubi’nin Kudüs’ü alması üzerine Haçlılar papanın çağrısıyla Üçüncü Haçlı Seferi’ni düzenlendiler.

Ancak Selahaddin Eyyubi’nin güçlü savunması karşısında onunla bir antlaşma yaparak geri dönmek zorunda kaldılar. Selahaddin Eyyubi’nin 1193 yılındaki ölümünden sonra Eyyubiler Devleti hanedan üyeleri arasındaki iç çekişmeler ve Haçlıların sonu gelmeyen saldırıları nedeniyle zayıfladı.

1250 yılında da ordudaki Türk asıllı Memlûkluların Mısır’da idareyi ele geçirmesiyle siyasi varlığını kaybetti. Selahaddin Eyyubi kendisini Haçlı saldırılarına karşı Müslümanları ve kutsal toprakları korumaya adamıştı. Bu nedenle Mekke ve Medine’nin hizmetkârı anlamına gelen “hadimü’l-haremeyn” unvanını alarak bu unvanı kullanan ilk hükümdar olmuştu.

Eyyubiler kendilerinden önceki Türk devletleri gibi Mısır’da kültür ve medeniyetin gelişmesine katkıda bulundular. Mısır’da devlet kurmuş olan Tolunoğulları ve İhşîdîler gibi birçok alanda uygarlık faaliyetlerinde bulundular.

Tarımı geliştirmek üzere sulama faaliyetlerine önem verdiler. Avrupa devletleriyle ticaret antlaşmaları yaparak ekonomik hayatı canlandırdılar. Ülkenin her yerinde okullar, medreseler, kütüphaneler, hanlar ve kaleler inşa ederek Türk kültürünün Mısır’daki gelişimini devam ettirdiler. Ordularında kullandıkları arma sistemiyle de Haçlı şövalyelerine örnek oldular.

4- Memlûk Devleti (1250-1517)

Eyyubiler, Kafkasya’dan getirdikleri küçük yaşlardaki Türk çocuklarını Mısır’da Nil Nehri üzerinde bulunan Ravza Adası’nda kurdukları kışlalarda asker olarak yetiştirirlerdi. Kölemen veya Memlûk denilen bu seçkin askerler, hassa ordularında istihdam edilir ve savaşlarda gösterdikleri yararlılıklar ölçüsünde en yüksek makamlara kadar çıkabilirlerdi. Memlûk Devleti’nin kurucusu olan Aybek de bu şekilde yetişmiş komutanlardan biriydi.

Aybek son Eyyubi hükümdarı Turanşah’ın ölümünden sonra ordu içindeki Türk Memlûkluların desteğini alarak 1250 yılında Mısır’da iktidarı ele geçirdi. Aybek’in ölümünden sonra Memlûklular Devleti doğudan gelen Moğol tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Memlûk komutanlarından Baybars Mısır’a doğru ilerleyen Moğol ordusunu 1260 yılındaki Ayn Câlûd Savaşı’nda büyük bir yenilgiye uğrattı.

Kazandığı zaferin ardından tahta geçen Baybars, İlhanlıların önünden kaçıp Memlûklulara sığınan Abbasi ailesi üyelerinden El-Muntansır’ı koruma altına alarak halife ilan etti. Diğer yandan Haçlıların elinde bulunan Suriye kıyılarındaki kaleleri ve Antakya’yı geri aldı. 1277 yılında da Anadolu’ya girmiş olan İlhanlı Moğollarını Elbistan’da bozguna uğrattı.

Memlûklular kendilerinden önceki Türk devletlerinin yönetim özelliklerini devam ettirmekle birlikte bir hanedanlık tarafından yönetilmediler. Taht değişikliklerinde ölen hükümdarın soyundan olanlar yerine çoğu zaman ordunun önde gelen komutanlarından birini sultan ilan ettiler. Memlûklular Dönemi’yle birlikte tarım ve ticaretteki gelişmeye bağlı olarak Mısır ve Suriye’deki imar faaliyetleri hız kazandı. Camiler, medreseler, türbeler, çeşmeler ve hamamların yanı sıra askerî mimari alanında da eserler inşa edildi.

Bunlar arasında Kahire, Halep ve Şam kaleleri Türk askerî mimarlığının örnekleri olarak öne çıktı. Aynı dönemde Mısır tunç, bakır ve cam işçiliği ile oymacılık ve dokumacılık sanatlarında da ileri gitti. Memlûklular Dönemi Türk dili ve edebiyatı için de bir yükselme devresi oldu. Türkçenin resmî dil olduğu Memlûk topraklarında çok sayıda Türkçe eser yazıldı. Bunlar arasında Memlûk Sultanı Kansu Gavri’nin şiirleri de vardı.

Memlûklular İslam dünyasındaki askerî ve siyasi üstünlüklerini XV. yüzyıl ortalarına kadar sürdürdüler. İstanbul’un fethinden sonra ise bu üstünlüğün Osmanlılara geçmekte olduğunu görerek onlara karşı düşmanca bir tutum izlediler. Böylece Fatih Dönemi’nde başlayan Osmanlı-Memlûk gerginliği II. Bayezit Dönemi’nde sıcak çatışmaya dönüştü.

Osmanlı-Memlûk mücadelesi 1517’de Mısır’a giren Yavuz Sultan Selim’in bu devleti ortadan kaldırmasıyla sona erdi. Memlûkluların koruyuculuğu altında Mısır’da devam eden halifelik makamı da Osmanlı hanedanına geçti.

Tarih bilimi Ders Notları

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu