Kimdir

Gördesli Makbule Hanım Kimdir? Hayatı

Makbule Hanım, her baskında yanına elinden hiç ayırmadığı Japon filintasını alır, düşmandan ele geçirdiği doru atına biner, müfrezenin artçısı olarak birliğin gerisindeki yeri alırdı. Efelerin çoğundan daha iyi ata biner, tehlike anında silahı herkesten önce o ateşlerdi.

Akıncı kollarıyla beraber Demirci, Gördes, Simav ve Sındırgı dağlarında dolaşan Makbule Hanım, en ümitsiz zamanlarda bile efeleri cesaretlendirir ve her çarpışmada kahramanca savaşırdı. Kocasıyla beraber iki defa pusuya düşürüldü fakat bunlardan ustaca sıyrılmasını bildi.

Güvemdere Muharebesi’nin kazanılmasında kahramanlığıyla büyük rol oynadı. Bozulup çekilen müfrezeleri yüreklendirip onların düşmana yeniden taarruz etmesini sağladı.

Makbule Hanım yeni evli iken eşiyle birlikte Kuvay-ı Milliye’ye katıldı. Yunan ordusunun 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etmesi ve Batı Anadolu’yu işgalinden sonra 7 Kasım 1921’de eşi Halil Efe ile birlikte Türk direniş cephelerine katıldı.

Makbule Hanım cephede savaştı, çoğu arkadaşından daha iyi bir ata bindi ve tehlike durumunda en önde elinde tabanca ile ilerliyordu. Arkadaşları için bir öncü olurdu. Dağ yaşamının tüm sorunlarına, zorluklarına ve tehlikelerine ve kocasının ısrarlarına rağmen, ondan hiç ayrılmayan Makbule Hanım, 17 Mart 1922’de, savaşta geri çekilen yoldaşlarını cesaretlendirmek ve motive etmek için aceleyle yola koyuldu ve savaş için cepheye gitti. Akhisar – Sungurlu sınırında bulunan Kocayayla’da elinde silahla düşmanla cephede savaşırken başından vurularak şehit oldu. Öldürüldüğünde henüz 21 yaşındaydı.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir  Halil Konakçı Kimdir? Neler Söyledi...

Türk kadınının genç yaşta verdiği bu milli mücadele, takdire şayan bir başarı öyküsüdür. Bunu gören İbrahim Ethem Bey, Makbule Hanım’ın cenazesi sırasında şu sözleri söyledi: “22 yaşında olan genç Gördes kızımın gür ve kumral saçları başın­dan ileri yere uzanmış, zalimi düşman kurşununun akıttığı beyni bu uzun saçlar üzerine bir nur gibi akmış, hayata doymak değil, hayatin zevkini henüz tatmaya başlamış ve görmüş, gözleri yarı açık, süzgün ve ağlar bir vaziyette…”

Kendisi siyah pantolon ve ceket ve uzun bir manto giyer, ayağında daima çizme ve başında da siyah başlık ve daima örtülü olup, yalnız gözleri meydanda bulunurdu. Kısa bir Japon filintası taşır ve düşmandan itinam olunmuş güzel bir doru ata biner ve daima müfrezenin dümdarı (artçısı) olarak kalırdı. ” İbrahim Bey bu sözleri ile anlatmıştır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu