Orta Çağ’da Askerî Organizasyonlar
1- Konar-göçerlerde Ordu
Bir toplumda askerî organizasyonun şekillenmesinde belirleyici olan temel unsur o toplumun hayat tarzıdır. Konar-göçer hayat tarzında insanlar hareketli bir toplum yapısı içinde yetişirlerdi. Geçimlerini hayvancılıkla sağlayan konar-göçerler sürüleri otlatır, süt sağar, yünleri kırpar, dokumacılık yapar ve çeşitli hayvansal gıdalar üretirlerdi. Zorunlu olmadıkça besledikleri hayvanları kesmezlerdi.
Et ihtiyaçlarını daha çok avladıkları hayvanlarla gidermeyi tercih ederlerdi. Yerleşiklere göre hayat şartları daha zor olan konar-göçerler kendilerini, ailelerini ve mallarını korumak için savaşçı yapıda olmaya önem verirlerdi. Üretemedikleri ihtiyaç maddelerini yerleşikler üzerine yaptıkları akınlarla elde ettikleri için de askerî organizasyonlar kurarlardı.
Konar-göçerler günlük işlerden artan zamanlarda savaşa hazırlık eğitimi niteliğinde ata binme ve ok atma yarışları düzenleyerek cirit ve güreş oyunları oynarlardı. Aynı şekilde avlanmayı da savaş taktiklerini uygulayabilecekleri bir askerî tatbikata dönüştürürlerdi. Askerlik ile sivil hayatın iç içe olduğu konar-göçer toplumlarda eli silah tutan herkes savaşa daima hazır durumda bulunurdu.
Orta Çağ’da konar-göçer toplumların kurdukları askerî organizasyonlara verilebilecek en güzel örnek Türk devletlerinin ordularıydı. Türklerde askerlik özel bir meslek olarak görülmediğinden her Türk bir asker sayılır ve savaş zamanında orduya katılırdı. Bu nedenle Türklere ordu-millet denirdi.
Türklerin Orta Asya’daki komşuları olan Moğollar, güçlü ordularıyla dikkat çeken bir kavim idi. Tamamı süvarilerden oluşan Moğol ordusu onlu sisteme göre teşkil edilirdi. Ordudaki en büyük askerî birlik 10.000 süvariden meydana gelen tümen idi. Bir ordu 3 tümenden, her tümen de biner askerden kurulu 10 alaydan meydana gelirdi. Savaş alanında yazılı veya sözlü haberleşme yapılmaz, onun yerine siyah ve beyaz bayraklar kullanılırdı.
2- Yerleşiklerde Ordu
Orta Çağ’ın yerleşik toplumlarında ordular genellikle ücretli askerlerden oluşuyordu. Ekonomisi ticarete dayanan ve yerleşik hayat süren Hazarlar, akrabaları olan konar-göçer Türklerin aksine ücretli askerler istihdam ediyorlardı. Bizans ve Abbasi Devletlerinin ordularında da ücretli askerler vardı.
Orta Çağ’da Avrupa’da kurulan devletler başlangıçta Roma İmparatorluğu’nun ordu sistemini devam ettirmek istediler. Ancak bu devletleri yöneten krallar merkezî otoriteleri zayıf olduğu için askerliği bir vatandaşlık görevi olarak benimsetemediler. Bunun sonucunda da yurttaşlardan kurulu ordular meydana getirmekte zorlandılar.
Diğer yandan çok masraflı olduğu için Roma lejyonları gibi teşkilatlı ve eğitimli birlikler kuramadılar. Bu nedenle kendilerine bağlı feodal beylerin askerlerinden yararlanmak zorunda kaldılar.
Feodal düzende senyörlerin orduları çiftçilikle uğraşan serflerden ve köylülerden meydana geliyordu. Bu ordularda şövalyeler de görev yapıyordu. Ancak bunların sayısı fazla değildi çünkü atı ve zırhıyla birlikte tam donanımlı iyi yetişmiş bir şövalye büyük masraflar gerektiriyordu. Orta Çağ’ın ilerleyen dönemlerinde krallar, senyörleri ordu besleme yükümlülüğünden muaf tutarak onlardan asker yerine para almaya başladılar.
Topladıkları paralarla da iyi yetişmiş askerlerden oluşan ordular kurdular. İlk olarak İtalyan şehir devletlerinde görülen bu uygulama zamanla Avrupa’nın diğer zengin bölgelerine de yayıldı. Ancak paralı askerler savaş sırasında kaybedeceklerini anladıkları anda kaçma eğilimi gösterebiliyorlardı.
Bazen de kendilerine duyulan ihtiyacı sürekli hâle getirmek için sonuç alıcı hamleler yapmaktan kaçınıyorlardı. Avrupa’da güçlü ordulara duyulan ihtiyaç devletin dışında bağımsız şekilde hareket eden profesyonel askerî sözleşmecileri ve komisyoncuları ortaya çıkardı. Bunlar devletten aldıkları ücret karşılığında asker topluyor ve onları donatarak savaşa sürüyorlardı.
Bu şekilde temin edilen askerler tecrübeli, eğitimli ve uzman savaşçılar olup feodal düzenden gelen askerlere göre daha becerikliydi. Orta Çağ’ın en dikkat çeken paralı asker gruplarından biri İsviçre piyadeleridir. 5.5 metrelik kargılarla ve hafif zırhla donanmış bu piyadeler falanks adı verilen kare biçimli savaş dizilimi ile süvarilere karşı etkili birlikler olmuşlardır.
Savaştaki başarıları, İsviçre piyadelerini dönemin en çok aranan paralı askerleri hâline getirmiştir. Orta Çağ’ın sonlarına doğru Avrupa’da merkezî hükûmetlerin güçlenmesine bağlı olarak düzenli ve disiplinli ordulara geçiş süreci de hız kazandı. Özellikle İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde yurttaş orduları kurmaya yönelik olarak zorunlu askerliğe geçildi.
İngiltere’de her vatandaş kırk gün askerlik yapmakla yükümlü tutuldu. Bununla birlikte ordunun özellikle teknik kademelerinde ücretli askerlerden yararlanılmaya devam edildi. Böylece yurttaşlardan ve profesyonellerden gelen askerlerin bir arada görev yaptığı daimî ordular kuruldu.