İlk Çağ’da Hukuk

Haklar anlamına gelen hukuk, toplum hayatını düzenleyen ve bir kamu otoritesi tarafından hayata geçirilen kurallar bütünüdür. Bir köyde veya şehirde toplumsal düzenin kurulup sürdürülebilmesi için hukuk kurallarına ihtiyaç duyulması son derece doğaldır. Buralarda yaşayan insanlar aile kurma, mülk edinme, çalışma, ticaret yapma, borçlanma vb. faaliyetlerini bu kurallara göre yürütürler.
Ayrıca haklarının ve ödevlerinin neler olduğunu bilerek birbirlerine ve topluma zarar verici davranışlardan kaçınırlar. İlk hukuk kuralları günlük hayatta karşılaşılan sorunlara çözüm bulma arayışından doğmuştur. Kuralların oluşumunda aklın ve adaleti sağlama isteğinin yanı sıra hayat tarzı, görgü ve ahlak kuralları ile dinî inanışlar belirleyici olmuştur. Bu durumun doğal sonucu olarak hukuk sistemleri toplumdan topluma farklılık göstermiştir.
Yasaklamalar ve cezalar da yine o toplumun örf ve âdetleriyle birlikte nesilden nesile aktarılarak süreklilik kazanmıştır. Tarihin çok eski devirlerinden itibaren insan toplulukları çeşitli kurallar koymuşlardır. Ancak bu kuralların pek çoğu günümüzdeki anlamıyla hukuki nitelik taşımamaktadır. Kuralların hukuk hâline gelebilmesi öncelikle bir kamu otoritesi tarafından konulmasına bağlıdır.
Ayrıca kanun koyucunun kanun dışına çıkanlara karşı yaptırım uygulama gücü olmalıdır. Hukuk sistemlerinin taşıması gereken özelliklerden bir diğeri toplumun o sisteme saygı göstermesini sağlayacak olan meşruiyettir. Bu nedenle yöneticiler hazırladıkları kanun metinlerini dinî söylemlerle birleştirerek halka ilan ederler.
Ayrıca kendilerinden önce ülkede güvenliğin olmadığına, sürüp giden adaletsizliklere ve kargaşa ortamına değinerek yaptıkları kanunların toplumsal bir ihtiyaçtan kaynaklandığını ve haklı gerekçelere dayandığını göstermek isterler. Bu kanun koyuculardan biri de tarihin bilinen ilk yazılı kanunlarını yapan Sümer Kralı Urkagina’dır.
1- Urkagina Kanunları
Sümer şehir devletlerinden Lagaş’ta sade bir vatandaş olarak yaşayan Urkagina, yöneticilerin kötü idaresine karşı isyan ederek iktidarı ele geçirdi. Ardından da eski yönetimin yanlışlıklarının yol açtığı zararları, halkın kaygılarını ve ülkedeki hoşnutsuzlukları gidermek üzere MÖ 2375’te tarihin bilinen ilk yazılı hukuk metnini ortaya koydu. Urkagina Kanunları, Sümer sitelerinde o güne kadar rahipler sınıfının elinde bulunan yönetme yetkisini dinsel sıfatı olmayan yöneticilere verdi.
Urkagina Kanunları özel mülkiyet hakkını ve aile kurumunu güvence altına alırken kimsesizleri ve güçsüzleri korudu. Kanunlarda ölüm cezası bulunmakla birlikte suçların karşılığı olarak genellikle para cezalarına yer verildi. Urkagina yaptığı kanunların ön sözünde insanların şikâyetlerini anlattıktan sonra onlara haklarını iade ettiğini söyleyip halkın huzurunu ve refahını arttırmak için getirdiği yenilikleri sıraladı. Krallığa baştanrı tarafından getirildiğini vurgulayan Urkagina, adaleti sağlama görevinin de Tanrı Ningirsu ile yaptığı sözleşmeyle kendisine verildiğini duyurdu.
2- Hammurabi Kanunları
Mezopotamya’da kanun yapan bir başka hükümdar Babil Kralı Hammurabi’dir. MÖ 1792-1750 yılları arasında hüküm süren Hammurabi, Sümerlere ve Akadlara ait şehirleri ele geçirerek “dört iklimin hükümdarı” unvanını aldı. Böylece Mezopotamya’daki şehir devletleri dönemine son vererek merkezî bir imparatorluk kurmayı başardı.
Geniş bir alana yayılan imparatorluğunu yönetebilmek ve ülkesinde hukuk birliğini sağlamak için de kendi adıyla anılan kanunları yaptı. Hammurabi Sümer sitelerinde görülen yasa koyma geleneğini devam ettirerek hazırladığı kanunnamesinde, büyük ölçüde kendisinden önceki kanunlardan yararlandı.
Bununla birlikte Babil toplumunun ihtiyaçlarını ve geleneklerini dikkate alarak bu kanunlara yenilerini ekledi. Ticaret ve mülkiyet haklarını korumaya özel bir önem veren Hammurabi, kanunlarını hazırlarken sınıf farklılıklarını da dikkate aldı.
Hammurabi Kanunnamesi
Hammurabi kanun maddeleri
Hammurabi Kanunları meşruiyetini tanrılardan alan dinsel hukuk anlayışıyla hazırlanmıştır. Dinsel hukuk anlayışına dayanan bu kanunlar devlet yönetimine ilişkin hükümler içerdiğinden tarihin bilinen ilk yazılı anayasası olarak kabul edilir.
Geniş kapsamlı ve sistemli bir yasa metni olan bu belgede suçlar, evlenme, mülkiyet, vergi, miras, borçlar ve ortakçılık ile ilgili hükümlerin yanı sıra köleliğe ilişkin düzenlemeler bulunur.
Hammurabi Kanunlarında cezalar çok ağır ve acımasızdır. Sümer kanunlarında genellikle hapis ve fidye cezalarına yer verilirken bu kanunlarda “kısasa kısas” ilkesi esas alınmıştır. Hammurabi Kanunları her biri şarta bağlanmış şekilde “eğer” sözcüğüyle başlayan 282 maddeden ibarettir.
3- Hitit Hukuku
Hukuk alanında Mezopotamya uygarlıklarından etkilenen Hititler, bu uygarlıklardan aldıkları kanunları yeniden yorumlayarak Anadolu’nun ilk kanunlarını yaptılar. Yaşadıkları döneme göre gelişmiş bir medeni hukuka ve ceza hukukuna sahip olan Hititler, Hammurabi ve Asur Kanunlarıyla karşılaştırıldığında daha yumuşak ve insancıl cezalar öngördüler.
Kısas cezası yerine genellikle zararın tazmin edilmesi esasına dayanan fidye cezası uyguladılar. Bununla birlikte devlete isyanı tanrılara karşı işlenmiş bir suç olarak görüp ölümle cezalandırdılar. Aynı şekilde cinsel suçlar için de ölüm cezası verdiler. Diğer yandan bazı istisnai hâller dışında suçun şahsiliği ilkesini benimseyerek kolektif cezalandırma yoluna gitmediler.
Hititler hür-köle ayrımını devam ettirmekle birlikte kölelere geniş haklar tanımışlardı. Köleler mülk edinebilir, bedelini ödemek şartıyla hürler sınıfına geçebilir ya da başlık parası vererek özgür bir kadınla evlenebilirlerdi. Aile hukukuna önem veren Hititlerde evlenmeler iş antlaşmalarına benzer yazılı bir sözleşme ile resmî olarak yapılırdı.
Kızların baba evindeki haklarını evlenirken götürdükleri çeyiz yoluyla aldıkları kabul edilir ve miras yalnız erkek çocuklara kalırdı. Hitit ailesinde babanın üstünlüğü esastı. Bununla birlikte kadının hakları da koruma altına alınmıştı. Hititlerden günümüze evlilik sözleşmelerinin yanı sıra bağış belgeleri gibi hukuki metinler de kalmıştır.
4- Tevrat Hukuku
İbraniler tarihte tek tanrılı semavi din inancını benimseyen ilk topluluk oldular. Hammurabi Kanunlarından etkilenmekle birlikte İbraniler hukuk sistemlerini dinleri olan Yahudiliğe ve onun kutsal kitabı Tevrat’a dayandırdılar. Tevrat’a göre İbraniler Tanrı Yehova tarafından Hz. Musa’ya gönderilen ve “On Emir” adıyla bilinen hükümlere uymakla yükümlü olduklarına inandılar.
Onlar Yahudiliğin Allah tarafından yalnızca kendilerine gönderildiğine inandıkları için kanunlarında herkesi eşit statüde görmediler. Böylece diğer toplumların hukuk sistemlerindeki hürler ve köleler ayrımına ırk (kavim) esasına dayalı yeni bir ayrım daha getirdiler. İbrani hukukuna göre erkek dilediği zaman karısını boşayabilirdi. Sadece erkek çocuklar babalarına mirasçı olabilir, en büyük oğul mirasta üstün
sayılırdı. Yahudi olmayan bir kadından doğan çocuklar ise mirastan pay alamazlardı. Bir Yahudi’nin İbrani olmayan birine faizle borç vermesi serbest olduğu hâlde aynı işlemi kendi kavminden birine yapamazdı. Diğer yandan bu hukuk sisteminde mülkiyet hakkı o kadar gelişmişti ki kralın bile bir Yahudi’nin toprağına el koyma yetkisi yoktu. Tevrat hukukunda cinayet suçu için kısas ilkesi benimsenmişti.
Bu nedenle zarar gören taraf kabul etse dahi diyet ödenmesine izin verilmezdi. Ölümle veya organ kaybı ile sonuçlanmayan durumlarda ise suçlu tazminat cezasına çarptırılırdı. Tevrat kişilerin öç almasını yasaklayarak bunun toplum adına devlet tarafından yerine getirilmesini öngördü.
Diğer yandan suçun şahsiliği ilkesinden hareketle suçlu yakınlarının cezalandırılmasını men etti. Ayrıca tek şahitle ceza verilmesini yasaklayarak şahitler ve delillerin bulunamadığı durumlarda sanığın dinî bir törenle yemin etmesini beraati için yeterli buldu.
Çok yararlı teşekkür ederim..
Cok guzel olmus eline saglik.