Dünya’nın Şekli ve Boyutları
Dünya’nın şekli nasıldır? Bizler bunu günümüzün teknolojisiyle net bir şekilde biliyoruz. Ancak ilk insanlar da bunu merak ediyordu. Sizce teknolojinin gelişmediği dönemlerde insanlar Dünya’nın şeklini nasıl yorumlamışlardır? Dünya’nın şeklinin nasıl olduğu sorusu, insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlar, Dünya’nın şeklini merak etmişler ve onu çeşitli şekillerde tasvir etmişlerdir.
19. yüzyılın ikinci yarısına kadar Dünya’nın küre şeklinde olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır. Fakat daha sonra yapılan bilimsel çalışmalarla Dünya’nın geometrik şekillerden hiçbirine benzemediği ve kendine özgü bir şekli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Günümüzde, uzaydan uydularla çekilen fotoğraflar, Dünya’nın kendine özgü bir şeklinin olduğunu kanıtlamaktadır.
Dünya’nın şekli, kutuplardan hafif basık, Ekvator’da ise hafif şişkindir. Yer’in kendine has bu şekline geoid (geoit) denir. Yer yuvarlağının geoit şekli, henüz katılaşmadan kendi ekseni etrafında dönüşü sırasında oluşan merkezkaç kuvvetinin etkisiyle savrulması sonucu meydana gelmiştir. Dünya’nın kutuplardan basık, Ekvator’dan şişkin olmasına bağlı olarak Ekvator çevresi (40.076 km) kutuplar çevresinden (40.009 km) daha uzundur.
Bu nedenle yeryüzündeki en uzun hayalî çizgi Ekvator’dur. Kutupların yarıçapı (6.357 km), Ekvator’un yarıçapından (6.378 km), 21 km daha kısa olduğu için kutuplar Dünya’nın merkezine daha yakındır. Bu nedenle yer çekimi Ekvator’da az, kutuplarda fazladır.
Hayatın İçinden Coğrafya
Geçmişte Dünya’nın şekline ilişkin en bilimsel ve doğru yaklaşım, MÖ 3. yüzyılda Eratosthenes (Eratosten) tarafından gerçekleştirilmiştir. Eratosthenes, 21 Haziran’da Nil Nehri’nin güneyindeki Syene (Siyen) şehrinde yere dikilen bir sopanın öğle vaktinde gölgesinin oluşmadığını gözlemledi. Buna karşın aynı tarih ve saatte, İskenderiye’de yere dikilen sopanın gölgesinin oluştuğunu belirledi.
Dünya düz olsaydı her iki tarafta da aynı zamanda gölge oluşumu aynı olmalıydı. Bunun üzerine aynı uzunlukta olan iki sopadan birini İskenderiye’ye diğerini Syene’ye dikti. Bu sopalardan İskenderiye’dekinin gölgesinin boyunu ölçtü ve parayla tuttuğu bir adamı İskenderiye ile Syene arasında belirli bir hızla yürüterek iki şehir arasındaki uzaklığı ölçtürdü (yaklaşık iki şehir arasındaki uzaklık 800 km’dir).
Böylece iki şehir arasındaki mesafe ile İskenderiye’deki gölgenin boyunu oranlayarak 800 km’nin, 360° bir yayın ancak 7° sini örttüğünü yani her iki şehirde yeryüzüne dikilen sopaların merkezde birleştiği yerde, açının 7° olduğunu buldu. Bu da Dünya’nın çevresinin 1/50’sine (yani 7°/360°) eşitti. Eratosthenes’e göre Dünya, çevresi 40.000 km olan bir küreydi.
Eratosthenes’in sopalarla yaptığı bu gözlem, bugünkü gelişmiş aygıtlarla yapılandan ancak %2’lik bir sapma gösteriyordu. Eratosthenes, bu gözlemine dayanarak devamlı batıya doğru gidilirse bir süre sonra doğuya ulaşılacağını, belirtmiştir. Bununla birlikte ilk defa, İberik Yarımadası’ndan batıya gitmekle Hindistan’a varılacağını savunarak gelecekte yapılacak birçok keşfe hatta Kristof Kolomb’a yol göstermiştir.
Dünya’nın küresel şeklinin sonuçları
Şeklinden dolayı Dünya’nın bir yarısı aydınlık iken diğer yarısı karanlık olur. Dünya üzerindeki aydınlık ve karanlık yarım küreleri ayıran aydınlanma çemberi (çizgisi) oluşur. Kutup Yıldızı’nın görünüm açısı Ekvator’dan Kuzey Kutbu’na doğru gidildikçe büyür. Kuzey Yarım Küre’de Kutup Yıldızı’nın görünüm açısı, bulunulan enlem derecesini verir. Ardışık meridyenler arasındaki mesafe, Ekvator’dan kutuplara doğru gidildikçe azalır.
Bütün meridyenlerin bir kutuptan diğerine uzanması sonucu, boyları birbirine eşittir. Paralel dairelerinin uzunluğu ise Ekvator’dan kutuplara doğru gidildikçe küçülür. Aynı zamanda Yer’in ekseni çevresindeki çizgisel dönüş hızı, Ekvator’dan kutuplara doğru gidildikçe azalır. Bir noktadan hep aynı yöne gidilirse tekrar aynı noktaya ulaşılır. Kürenin düzleme aktarılmasındaki zorluktan dolayı harita çizimlerinde hatalar meydana gelir.
Haritalarda gerçek alan ile iz düşüm alanı arasındaki fark, Ekvator’dan kutuplara doğru gidildikçe artar. Dünya’nın küresel yapısından dolayı, yerden yükseldikçe görüş alanı genişler. Ay tutulması esnasında Yer’in Ay üzerine düşen gölgesi küresel bir şekilde görülür.
Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüş hızına çizgisel hız denir. Küresel cisimlerin ekseni etrafında birim zamanda kat ettiği açıya ise açısal hız denir. Çizgisel hız Dünya’nın şeklinden dolayı Ekvator’dan kutuplara doğru gidildikçe azalırken açısal hız Dünya’nın her enleminde eşittir, değişmez.
Kaynak:9.Sınıf Coğrafya Ders Kitabı PDF